7 Temmuz 2015 Salı

mamalar bebek mamaları marka karşılaştırmaları lifli mama prebiyotik probiyotik nedir mama seçiminde nelere dikkat edilmeli


Beslenme: /mama

Gençlerin beslenmesi başlı başına bir konu.  Burada şunu yesin bunu yemesin kısmına fazla değinmeyeceğim. Ama bunun dışında da çok fazla konu var. anne sütü alan çocuk için çok problem yok ama almayan için var. ayrıca her iki bebek için de ek gıda konusu başlı başına bir muamma. Elimizden geldikçe.

Mamalar:

                Bebek anne sütü almayabilir. Süt gelmez, az gelir, fizyolojik bir sıkıntı veya hastalık vardır süt alamaz (örn ileri laktoz intoleransı) veya bizzat kendisi keçinin tekidir ve emmemek için direnir. Bende bundan bir tane var.

                Ayrıca doğumu izleyen ilk haftalarda büyük ihtimalle süt yetersiz gelecektir. O zaman destek gerekir. Sütün yetip yetmediğini anlamak basittir. Bebek memedeki sütü ortalama 10-15 dakika içinde bitirir. Yani bebeğin memede kalış süresini uzatmanız onun daha iyi beslenmesini sağlamaz. Her bir memede 10ar veya 15er dakika tutarsanız (şimdiki tıbbın tavsiye genelde 10 dk) ve bebek 2 saatten önce acıkıyorsa (veya verdiğiniz mamayı emiyorsa) süt yetmiyordur. Ayrıca aylık kontrolde ayda 1 kilonun altında kilo almışsa yetmiyordur. 1 ay beklemek zor derseniz 1 kiloyu 30 a bölün (oertalama 30-35 gram arası) bulduğunuz rakamı da 7 ile çarpın (200-250 gram arası). Neden 7 ile çarparız: çünkü 30 gram farkı ölçmek çok zordur ve hataya çok açıktır ama ortalama bir dijital terazi 200 gram farkı ölçebilir.

                Ayrı bebek terazisi almanıza gerek yok. Ortalama bir dijital tartınız varsa önce siz çıkın ve ağırlığınızı kaydedin. Sonra bebekle çıkın ve ağırlığınızı kaydedin. Aradaki fark bebeğin ağırlığıdır. Önceki haftanın değeriyle aradaki farka bakarsanız haftada aldığı kilo bulunur ve karar verilir.

                İşlemleri yaptınız ve destek kullanacaksınız. Peki ne kadar mama? İlk yol 60 ml mama yaparsınız o zaten doyduğunda bırakır. Kalan miktara göre sonrakileri hazırlarsınız. İkinci yol bir boşlukta memeyi sağar çıkan süte bakar ve 60a tamamlamaya çalışırsınız. Devam eden haftalarda toplam kaç ml içileceği her mama kabında yazar. Ancak süt miktarı sürekli artacağı için her hafta sağım yapıp kontrol etmeniz gerekir ki bu pek pratik olmaz. Bence ilk metodu kullanın. Eğer verdiğiniz mama desteğine rağmen ilk baştaki açlık belirtilerini gösterirse takviye miktarını arttırırsınız.

                Kimileri biberon emen çocuk meme emmez der. Bence doğru değil. Başta az gelen süt nedeniyle her iki yöntemle beslenip süt artınca sadece emdiği çok vaka gördüm ve duydum.  Emip emmemek bebeğin zırtapozluk düzeyiyle ilgili bir olay. Öyle olsa emzik verilen çocukların hemen memeyi bırakması lazımdı. Şu olabilir: Standart biberon emziği emip onun şeklini daha çok sevip memeyi emmeyebilir (bana çok makul gelmedi.) ancak standart avent, avent natura, çiko, geniş ağız nuk, mamajoo gibi anne memesine en yakınız iddiasındaki ürünlerde bu olmaz diye mantık yürütebiliriz. Ancak dediğim gibi biberon emen meme emmez sözü bana ters geldi. Çocuk çok obursa ve hızlı akışlı emzik kullanırsanız yine belki ama şunu düşünmek gerek onlar içgüdüyle hareket eder ve menfaatini bilir. Ayrıca emme onlarda reflekstir.

                Doğuma giderken yanınıza mama alın. Genelde devlet hastaneleri dahil hastanelerde mama olur ancak siz alın. Olmama ihtimali de var. ilk gün çocuğu aç bırakmayın. İlk birkaç gün bebek kan şekerini ayarlayamayacağı için çok sık hipoglisemi (düşük şeker)durumuna girer. Bu durumun uzun vade bir etkisi yoktur ancak size geceyi ve geceleri zindan eder.

Dilerim mamayla işiniz olmasın süt hemen ve yeter miktar gelsin ancak gelmezse hangi mama? Her şeyden önce bu küçük insanlar mama seçebilir, hatta seçer. Mama kesin değiştirilemez bir şey değildir. Hatta arada değiştirilmesi iyi bile olur. Her mamanın içinde bir diğerinde olmayan bir şeyler olur (sizin için değil patent için). Deyim yerindeyse dengeli beslenme sayılır.

İkinci bir unsur yine tıp fakültesi mezunları bana kızacak ama doktor mama önerdiğinde neden bu diye sorun. Size net bir sebep veremiyorsa kullanmak zorunda değilsiniz. Bu iyidir, bundan memnunum (sen mi içtin), şimdiye kadar şikayet gelmedi, doktor olan benim  gibi sözler net cevaplar değildir. Kendi çocuğumda da kullandım cevabı da bence tatmin edici değildir. Alışkanlıktan mı kullandın yoksa hepsini denedin inceledin ve öyle mi karar verdin kısmı açık değildir.

Ayrıca bu iş araştırmayla olmaz. Kağıt üzerinde en iyi olan formül sizin bebeğe uymayabilir veya basitçe çocuk onu sevmeyebilir. Eğer mamayla beslenmek zorundaysanız deneyip öyle karar verin.

Daha önce mamalarla ilgili yazarken benim çocuğum deney tahtası değil demiştim. Gün oldu devran döndü çocuk hasta oldu hastanede yattı ve biz hep kullandığımız hipp bulamadık. Ne bulursak onu vermek zorunda kaldık. Doğumdan önce yaptığım araştırmalara göre biyokimyasal ve saflık olarak en iyisi hipp markaydı. Kıydık paraya çocuğu hipple besledik. Bebek 3 haftalıkken karın ağrıları başladı ve hiç durmadan devam etti. Kolik dendi. Neler neler denedik kar etmedi. Sonra çocuk hastanede yatarken karın ağrıları kesildi. Zaten kolik için kafasına göre bir ara kesilir demişlerdi aynen öyleymiş dedik. Çocuk iyileşti eve geldik geri hipp başladık ve karın ağrıları geri geldi. Hippi bıraktık ve kesildi. Keramet hippteymiş. Kalanları yeni bebeği olan bir başka arkadaşıma verdim ve sorun çıkmadı. Daha sonra kolik sıkıntısı çeken bir arkadaş ne yapayım diye sordu. Mama değiştir dedim. Hipp denemiş ve onda da ağrı kesilmiş. İlaç sektöründe hastalık yoktur hasta vardır şeklinde bir söz vardır. Burada da mama yoktur velet vardır diyebiliriz. 2014 itibariyle Türkiye’ de satılan tüm mamaları en az birkaç kutu olacak şekilde denedik. Mamanın bebeğin sindirim sistemini etkilemesi ortalama 2 gün alıyor. Yani 1-2 haftalık süreçler mama hakkında ve mamanın bebekteki etkileri hakkında epey fikir verdi. Onları yazacağım. Ancak önce size tavsiye verecek insanların ve kutu üzerinde yazan şeylerin kabaca ne olduğunu anlatalım ki kafanız daha az karışsın.

Nükleotid ilaveli: Laf ola beri gele demenin bir başka yolu. Nükleotid DNA’nın yani o hep sözü edilen genlerimizin ana yapı taşıdır. DNA bütün genetik bilginin kodlar halinde bulunduğu hücre parçasıdır. DNA’ nın içindeki küçüklü büyüklü ancak her biri bir bilgi taşıyan kısımlara da gen denir. Genler de birbirine bağlanan nükleotidlerden oluşur. Bu nükleotidler belli sadece belli şekillerde birbirleriyle bağlandıkları için çok özel bir kodlama yapmaya imkan tanırlar. Bilgisayarlarda bilgiler 1 ve 0 lar ile kodlanır durumuna çok benzer.

Daha göze görünen bir benzetme yaparsak DNA bir semt veya mahalledir. Genler bu mahalledeki binalar, katlar, odalar, kapılar, pencereler gibi daha kendine has özellikli ve değişik boyuttaki yapılardır. Tek başlarına bir anlamları vardır. Kapı bir yeri örter oda bir alandır bina geniş bir alandır gibi. Tuğlalar ve fayanslar…vb de bu yapıların yapımında kullanılan malzemeler olduklarından nükleotidlere benzetilebilir.

Bir gün bir akıllı ortamda hazır tuğla varsa inşaat hızlı ilerler biz de hazır nükleotid koyalım çocuk hızlı büyüsün demiş olacak ki bu işi yapmışlar. Ancak biyokimya ile inşaat farklı şeylerdir. Gerçek hayatta doğada nükleotidler tek başlarına bulunmazlar. Vücudumuz onu yediği şeyleri parçalayarak alır. Ve bu ona yeter. Dışarıdan nükleotid ilave ettim demek biyokimyanın içinden biri olarak bana göre ben hep sentetik malzeme kullandım içinde doğal yiyecek olmadığı için bu eksik kaldı o yüzden dışarıdan ekliyorum demek.

Ayrıca bu nükleotidler doğada serbest halde bulunmaz dedik. Ana nükleotid kaynağı olan DNA lar bir canlının ağırlıkça 1/10 000 (evet onbinde biri yani 10 kiloda 1 gram) oranında olduğundan doğal yiyeceklerden elde edilmesi de çok anlamlı değil. Maliyetini kurtarmaz. Demek ki bu nükleotidler laboratuarda yapılıyor. Tamamen sentetik. Bir doğal gen başka bir canlıya eklendiğinde GDO lu gıda oluyor (genetiği değiştirilmiş organizma) ve bunu duyunca rahatsız oluyorsan tamamen laboratuarda yapılmış sentetik gen ana maddelerinin kullanımı ne kadar iyi/güvenli/faydalı…vs. benim fikrim bu. Zaten bu sözü söyleyenler daha gdonun zararları bilinmezden önce hazırlanmış formüller/markalar.

Lif: Mamada belki de en gerekli 2-3 şeyden biri ancak nedense içindekiler kısmındaki küçük harflerle yazılan bölüm hariç lif içeriklidir diye yazan mama yok.  Siz siz olun içindekiler kısmında lif içeriğini arayın. Lif cinsi çok önemli değil. Ancak var olması önemli. Lif kaka oluşumunu sağlar ve bebeğin bağırsaklarının normal çalışmasını sağlar. Uzun vadede bağırsakların kazandıkları bu alışkanlıklar çok çok faydalı olacaktır. Bağırsak hareketlerindeki bozukluk insana hayatı zindan eder ve çözümün büyük kısmı küçük yaşlarda alınan lif ile sağlanabilir. Lifsiz mama verdiğinizde bebeğin kakası ile bilye oynayabileceğinizi göreceksiniz ne demek istediğimi anlarsınız.

PUFA: (poli unsaturated fatty acid- çoklu doymamış yağ asidi) Yıllarca yağlar sadece bir enerji kaynağı sanıldı ancak öyle değiller. Yağlar yağ asidi adı verilen bildiğimiz sirkenin akrabaları olan bir kimyasal madde grubu olup 3 yağ asidi bir gliserine bağlandığında bildiğimiz yağlar oluşur. Vücudumuzda bu yağlar gliserin ve yağ asidi olarak parçalanır. Gliserin bazı maddelerin yapımında kullanılırken yağ asitleri genellikle yakılarak enerji üretiminde kullanılır. Çok kalorili yakıtlardır. (ilkokul fen derslerinde bile yazar). Ancak genelde aykozanoid denen ve türevleri midenin korunmasından kan pıhtılaşmasına, cinsellik hormonlarından (testesteron ve östrojen çok yakın akrabadır ve aynı kökenden üretilirler) ağrı duyusuna kadar pek çok yerde işe yarayan maddelerin yapımında ana maddedirler ve alternatifleri yoktur.  Son yıllarda omega yağları adıyla icad edilen ve piyasaya sağlık için pompalanan yağlar bu aykozanoidlerin ana maddesi olan aykozan yapılı asidi içeren bir yağdır. Bebeklerle direk ilgisi yok ancak zeytin yağından bu maddeyi kolaylıkla alabilirsiniz. En saf ve iyisi olmasa da olur.

Organik maddeler büyük oranda karbon ve hidrojenden oluşur.  Ancak esas yapıyı belirleyen karbonların kendi aralarında yaptıkları veya yapmadıkları bağlardır. Örneğin toplamda 4 bağ yapabilen bir karbon 4 bağını da farklı bir atomla yapmışsa tüm kadrolar doludur ve buna doymuş molekül denir. Buradan hareketle içerdiği karbon atomları tüm bağlarını başka atomlarla yapmış olan yağ asitleri de doymuş yağ asitleridir. Genellikle katıdırlar, zaten boş yer olmadığı için zor bozulurlar ancak vücutta da sindirilmeleri bir o kadar zordur. Doğada çok seyrek bulunurlar. Biyolojik anlamda pek sevilmezler.

Ancak bazen karbon atomları 4 bağlarından ikisine farklı atom bağlar diğer iki bağı komşusuyla bağlanmak için kullanırlar. Yani içlerinde bir yerde (karbonun simgesi C olduğu için) C=C şeklinde bir bağlanma formu içerenlerde kolaylıkla başka bir atomun araya girebileceği bir anlamda boş kadro olduğundan doymamış yağ asidi adını alır. Genelde sıvıdırlar, görece kolay bozulurlar ancak bir o kadar da kolay sindirildikleri için biyokimyada çok sevilirler. Kısacası vücut için daha az yük getirirler ve ne kadar çok ikili bağ varsa o kadar kolay ve hızlı yanan bu asitlerin bir kötülüğü vardır. Havadan ve sudan çok kolay bozulurlar.  Bozulma hızları çift bağ sayılarına göre 10 ͫ olarak artar. Yani 1 tane çift bağ içeren yağ asidi ortalama 10¹ yani 10 hızında bozulurken 2 çift bağ içeren 10² yani 100 hızında bozulur. 3 çift bağ içerense 10³ yani 1000 hızında bozulur.

Buradan neyi anlıyoruz? Çok sayıda doymamışlık /doymamış bağ içeren yağ asitleri kolay yanabildikleri için bebeklerin metabolizmalarını zorlamadan çok miktarda enerji üretimi sağlayabilirler ancak bir o kadar da hızlı bozularak mamanın hem kuru hem de hazırlanmış sulu ömrünü azaltırlar. Ayrıca dayanıksız olmaları nedeniyle zaten doğada çok 3-4 çift bağdan fazlası bulunmaz. Yani pufa kavramı da eninde sonunda laboratuarda yapılan bir şeye dayanır.  Elzem değildir. Bebeklerin enerji ihtiyacı şekerle karşılayamayacağınız kadar çok olduğu için bebekler yağ yakmaya daha müsaittir. (bu nedenle bebeklere şeker verilmez. Şekeri yakmayı bizler kadar bilmediklerinden kolaylıkla şeker fazlalığı ve bunun zararlarını yaşarlar). PUFA lar kolay yandıkları için bebek karaciğerini yormadıklarını iddia ederler. Bence olmazsa olmaz değil. Ayçiçek yağı, kanola yağı, görece doğal ve çok sayıda çift bağ içeren yağlardır ve bebeklerin metabolizmasında bize göre daha kolay yakılabilirler. Hindistan cevizi yağı da az sayıda çift bağ içermekle birlikte kısa bir molekül olduğundan bu özelliğe sahiptir. Zaten mamaların büyük kısmında bu iki yağdan biri vardır (hindistancevizi yağı görece pahalı olduğundan daha az kullanılır). Ayçiçek yağının ilaç sektöründe kullanılabilecek kadar safı yapılabildiğinden çok arada kalırsanız Ayçiçek yağını tercih edin (çok da lazım değil. Herşey tamam bir bu kaldı derseniz). Bu dediğim büyük insanlar için tam olarak böyle değildir. Sadece bebekler için geçerli. Günlük kullanımda Ayçiçek, kanola gibi yağlar havayla kolaylıkla bozulur ve içinde zararlı trans yağ denen yağlar oluşur. Trans yağ konumuz değil merak eden ayrıca yazsın anlatayım.

Prebiyotik: Milletçe antibiyotik kavramını çok severiz ve sürekli ağızlarda sarımsakta antibiyotik varmış çok faydalıymış gibi laflar dolaşır. Basit ağrı kesicilere bile başlayınca kutuyu bitirmek lazım muamelesi yapılır. Bu yüzden biyotikle biten bu ve sonraki başlık çok rağbet görür. Bilin ona göre karar verin.

Prebiyotik sindirilemeyen besin parçaları anlamına gelir. Yani vücudumuzda o maddeyi sindirecek uygun donanım ve enzim yoksa sindiremeyeceğimiz gıda parçacıklarıdır. 2 yönlü faydalıdırlar. Birincisi lif gibi davranıp kaka miktarını arttırırlar ve bağırsak hareketini uyarırlar. İkincisi faydalı bakterilerin yaşaması için daha iyi ortamlar olduklarından bağırsakta yaşayan faydalı bakterilerin hem daha fazla olmalarını sağlar hem de antibiyotik gibi etkilerle daha az ölmelerini sağlarlar. Lif ve/veya prebiyotik, ikisi veya en azından birinin olması iyi olur. Prebiyotik lif diye bir şey duyarsınız. Yanlış bir deyimdir ancak işinize yarar prebiyotiğin kendisidir.

Probiyotik: Vücudumuzda yaşayan (genellikle bağırsaklarda) faydalı bakterilerin kendi kendilerine üremelerinin yetmediği veya doğal miktarın fazlasının gerektiği durumlarda laboratuarda üretilen faydalı bakterilerin veya onların akrabalarının aktif olmayan halleridir. Maya ile aynı mantıktır sadece bunlar sütte peynirde değil insanın içinde yaşayan bakterilerdir.

Felaket ve medeniyetin yok olduğu film ve dizilerde gördüğünüz kaynaklar azalınca küçük insan topluluklarının birbirleriyle savaşarak  hayatta kalmaya çalışmaları gibi herhangi bir ortamdaki mikroorganizmalarda (mikrop) kendi sınırlı kaynakları için birbirleriyle savaşır. Bu nedenle ömrü çok kısa ve üreme yeteneği olmayan bizim ortamımıza uyumlu bakteriyi dışarıdan verirsek onlar kendilerine yer açmak için ortamda bizi hasta eden bakterilerle savaşır ve bize faydaları dokunur mantığıyla yapılırlar. Bazen de hastalık yapan ama üreme yeteneği olmadığı için hasta edecek kadar üreyemeyen bakteriler verilerek bir anlamda ağızdan aşılama yapılıyormuş gibi kullanılırlar.

Her ne kadar kulağa mucize gibi gelse de mamada probiyotik var diye bir avuç tuz alıp koşmanıza ve memnun olduğunuz bir markadan vazgeçmenize gerek yok. Herşeyden önce günümüz teknolojisinde piyasada bulunan probiyotikler sadece bağırsakta yaşayacak şekilde yapılabilir. Yani bir reklamda gösterildiği gibi birisi çocuğa doğru hapşırdığında mama çocuğu uzay filmlerindeki ışın kalkanı gibi sarıp korumaz. Firma size canım bağırsaktaki bakteriyle savunma sistemini uyarıp savaşa hazır olmasını sağlıyoruz dese de yasal olarak o düzeyde kullanılamazlar ve o şekilde bir etkileri olduğu da ispatlanmamıştır. Piyasada satılan ve ishale karşı probiyotik ile mücadele eden bazı ilaçlar mevcuttur. Bu savunma sistemini uyarma mantığı doğru olsaydı onları sinüzitte de kullanırdık.

Zakkum ile kansere çare bulunduğu yılları bazılarımız hatırlar. Bizde adamı tefe koydular ancak mantık doğruydu. Bazı maddeler  (glikoprotein grubundandırlar ve probiyotiklerle amcasının dayısının yeğenigilin teyzesinin emmoğlu olan muhtar amcanın halasının oğlunun damadının kuzeni olacak kadar akrabalığı vardır.) gerçekten savunma sistemini uyararak savunmayı güçlendirir. Ancak bu maddeler çok alerjendir yani pek çok kişide alerji yapar ve nispeten güvenli olanları da o kadar güçlü olmadığından ilaç olamamıştır. Piyasada satılan birkaç örnek ilaç değil gıda takviyesidir. Kısacası probiyotikli mama sadece biraz daha az karın ağrısı yapar. Fazla bir numarası yoktur. Bildiğiniz rahat ettiğiniz bir marka varsa probiyotik için yuvanızı yıkmayın.

Markalara genel bir bakış:

Şu mamayı kullanın bu mamayı kullanmayın demeyeceğim. Daha önce de dediğim gibi konu bebek oldu mu zaten asgari bir standart mevcut. Bebeklerle ilgili deney şansı da pek olmadığından formüllerin büyük kısmı genel inanışlara dayanır. Yani hiçbir mama bebeğinizin açlıktan ölmesine veya alması gereken maddeleri almadığı için kalıcı hasar yaşamasına neden olmaz. Hiçbir mama anne sütünün yerini tutmaz. Mama çocuklarda fazla kilo yapabilir bunun istisnası hemen hemen yoktur. mama çocuklarının savunma sistemlerinin daha zayıf olduğu ve daha kolay hastalandıklarına dair bir inanış vardır ancak sonuçları kimse sevmeyeceği için kimse bu gerçek mi diye ciddi bir araştırmaya girmedi. Yine de mantıken anne sütü daha efektif olur. Mama sadece destek olarak veya süt yokluğunda veya bebek memeye direndiğinde veya emzirmeyi engelleyen kalıcı, geçici durum varlığında veya bebekte sindirimle ilgili sıkıntı varsa ona uygun hazırlanmış mama olması kaydıyla (örn ileri laktoz intoleransı-laktozsuz mama) gibi durumlarda kullanılmalıdır. Günümüzde zaten aman sadece anne sütü modası olduğundan bu cümlelerim anlamsız gelebilir ancak bu ülkede mamanın anne sütünden daha iyi olduğunu iddia eden doktorları, süt yerine mama modasını, hatta mama ile çocuk beslemenin bir prestij olduğu dönemleri yaşadığım için kendimi söylemek zorunda hissettim. Büyük ihtimalle birkaç yüzyıl daha anne sütünü yakalayan mama bulamayacaksınız.

Mamaların hepsi kötü kokar.

Mamalar açıldıktan sonra hava ile hızla bozulur açık kutuyu 3 haftadan fazla kullanmayın. Sulandırılmış mama içinde mevsime göre 1-3 saat arası ömür verilir ki ben 1 saatten sonra pek kullanmıyorum. Mahalledeki kediler semirdi ayrı mesele. (onlara kötülük yapmıyorum yetişkin kedinin sindirimi bebekten kat kat daha iyi çalışır)

Aptamil-milupa: Gerçek tarihte geleneksel türk alman dostluğu diye bir şey yoktur. Almanların atalarıyla birkaç yüzyıl savaştık. Ama nedense alman yapımı şeyleri milletçe çok severiz. Benim çocukluğumda federal alman yapımı cümlesi bizzat bir referanstı. İyi kötü bakmayız alman yapımına güveniriz. Sırf bu yüzden vosvagen türkiyede en az donanımı en pahalıya satar ve bariz kazık yeriz ama olsun deriz. Milupa grubu mamaların durumu da bu. Marka güveni zamanında iyi tesis edilmiş. 90lı yılların başlarından beri sağlık sektörünün içindeyim bir türlü sevemedim. Yanlı davranmamak için kendi çocuğumda da kullandım ama hala sevemedim. SMA ve smilac gibi neredeyse 50 yıllık bir formülün modifikasyonu ile güncel kaldığını düşünen bir markadır. 75 model ford taunusa 90lı yılların escortunun motorunu koyup focus gibi boyadığında aptamili elde dersin.

Lif içeriği var doğru ancak  sindirimi o içerikten beklediğim kadar iyi olmadı. Tok tutma süresi de çok değil. En büyük avantajı her yerde bulunuyor ve fiyatı ortalama. Suda kolay çözülür.

Smilac: Neredeyse tamamen sentetik içerikli. İnsan yapımı mamaların ilk örneklerindendir ve benim bildiğim 50 yıldan fazladır çok küçük değişiklikler dışında formülü aynıdır. Bunu 50 yılın verdiği güven olarak yorumlayana rastladım ancak olaya tersten bakarsak da 50 yıl öncesinin bilgi ve teknolojisidir. Ya 50 yılda tıp hiç gelişmedi ya da kafalarımız aynı. Bu formülasyon geliştirildiğinde insan yapımı sentetik maddeler daha revaçta (moda) olduğundan formül büyük oranda sentetiktir. Nasıl olmuşsa Hindistan cevizi yağı konmuş ancak kullandığım sürede kendimin alıp kullandığı Hindistan cevizi ile sağladığım bağırsak hareketini smilac sağlamadı. Lif içeriği de olmadığı için kabızlık ihtimali yüksek.

Mama hazırlarken köpürüyor. Enerji içeriğini yüksek tutmak için yağ miktarını arttırmışlar. İçerik listesinde yazmıyor ancak o kadar yağın suda topaklanmaması için yüzeyaktif etkili bir şey kullanılmış. Biberon yarıdan fazla doldurulduğunda köpük taşma yapabiliyor.

Tokluk süresi diğerlerinden %10-15 daha uzun. Bir de bütün markalar açıldıktan sonra 3 hafta dayanırken bu 4 hafta dayanma ömrü vermiş. Aynı şekilde sulandırılan hazırlanmış mama için her marka 1-3 saat arası ömür verirken smilac buzdolabında 24 saat demiş ki bu hem koruyucu madde varlığını hem de tam sentetik kimyasal madde yoğunluğunu düşündürüyor. Bu saydığım maddeler karaciğeri zorlayabilecek yapıda maddeler. Açıktan bir şey görmedim ancak mesleki olarak rahatsız oldum. Neme karşı da çok dayanıklı ki normalde bu kadar dayanım beklenmez. Onun için de bir başka katkı katıldığını düşünüyorum.

Kolay bulunmuyor. Büyük bebek marketlerinde bile rastlamadım. Eczanelerden almanız gerekiyor. Ucuz da değil.

SMA: Smilac gibi eski ve sentetik içerikli bir marka. Sadece daha az katkı içeriyor. Lif içeriği de yok. Arada birileri bir şeylere faydalı dedikçe PUFA vb şeyler eklenmiş ama hala eski formül. Çok büyük ihtimalle kabız yapıyor ve hızlı kilo alımı yapıyor. Bazen büyük marketlerde rastlasam da bu marka da smilac gibi kolay bulunan bir marka değil. Küçük ambalajı pahalı büyük ambalajı görece ucuz. Bu markayı kullanırsanız çoğunluk eczanelerden bulmanız gerekecek. Az köpürüyor ve nispeten kolay suda eriyor ancak biberon daha zor yıkanıyor. Yağ miktarı yüksek. Tokluk süresi normal.

Bebelac: Şimdilik en ucuzları hatta fiyatı nedeniyle sık sık dökme deterjan gibi dökme mama diye dalga geçildiğini duyacaksınız. Uzun zaman kullanmaya direndim. Ancak içlerinde en memnun kaldığım marka diyebilirim.

Lif içeriği var ve oldukça yüksek. Kabızlık yaşamadım. Suda kolay eriyor ve kolay yıkanıyor. Ucuz ve kolay bulunuyor. Neme karşı orta dayanıklılıkta. Abartılı ambalajlardan kaçınılmış. Çöpe attığınız şeylere fazladan para vermediğimi düşündüm. Tokluk süresi normal.

 Kolay bulunan bir markadır. Ayrıca çok farklı gramajlı ambalajları olduğu için para durumunuza veya benzer ihtiyaç farklılıklarına göre hitap eden farklı boyutta ambalaj bulabilirsiniz. İdareten gittiğiniz bir yerde köşedeki market veya eczaneden küçük bir ambalaj alabilirsiniz.

Fazla kilo yapmıyor. Köpürme sorunu yok. Yağ ve proteinleri görece kolay sindiriliyor. Sentetik maddeler kadar doğal olanlar da var. İhtiyaçların çoğuna cevap veriyor. En son bu markaya karar verdim ve kullanıyorum hem beklediğimden iyi çıktı diğerlerinden eksiği yok hem de ucuz ve kolay bulunuyor.

Hipp: Kağıt üzerinde mükemmele en yakın formül diyebilirim. İçeriğinin tamamı doğal ve organik kaynaklı. Mantar yağı gibi kolay sindirilen ve kalıntı bırakmayan içeriklere sahip. Kutusu bile içinden mama alırken veya kutuyu yıkarken elinizi kesmeyecek şekilde yapılmış. Kullanıcılara belli bir saygı var. Lif içeriği çok yüksek değil ancak içerikteki prebiyotik ve tek tip yerine çeşitli yağlar kullanıldığı için kabızlık sorunu yok.

Gelgelelim marka pahalı ve zor bulunuyor. Büyük mağazalarda veya bebek marketlerinde bile her zaman bulacağınızın garantisi yok. Eczanelerde bile her zaman bulunamayabilir. Türkiye dağıtımcısı kimse bulunmasın da insanlar soğuyup almasın diye uğraşıyor sanki. Ayrıca raf ömrü kısa. Diğer markalar 2 yıl verirken hipp sadece 1 yıl. Yani kullanılmayan kutuları saklayalım deme şansınız hemen hemen yok. Ayrıca ithalat ve gümrük süreleri de düşünüldüğünde alacağınız kutu en iyi halde 7-8 aylık ömrü kalmış olacaktır.

Suda erimesi diğer markalardan sıkıntılı. İyi çalkalamazsanız kolaylıkla biberon iç çeperinde topak kalıyor. Normalde biberon kolay temizleniyor ancak bu topaklar biraz beklenirse daha zor temizlenir hale geliyor.

Bu mama benim çocuğa dokundu. Bebekler kafalarına göre marka seçer deyimini bizzat gördüm. (benimki her konuda bunu yaşattı). Kısacası evet güvenilir bir marka ama kesinlikle sıkıntı çıkarmayacak diye bir garanti yok.

Hero: (ülker) En kolay bulunan 3 markadan biri. Lif içeriği var. Kolay çözülüyor ve kolay yıkanıyor. Fiyatı da nispeten uygun. İçerik kısmen sentetik kısmen de doğal. Pufa vb içerik ilavesi ile marka değeri yapılmaya çalışılmış ancak diğerlerine bir üstünlüğü yok. Bana göre büyük bir dezavantajı var. Mama tok tutmuyor. Normalde 3 saatte 1 mama alan bebek heroda 1 saatte acıkıyordu. Zaten kullanırken bu mamanın biraz daha sulu olduğunu göreceksiniz. Neme dayanımı orta. 

Evolvia: Pratik ve kullanışlı bir kutusu var (gülmeyin gecenin bir saatinde tek gözle veya tek elle veya arabayı kenara çekip aceleyle trafikte mama yapmaya çalışırken kolaylık çok farkediyor).  Lif içeriği mevcut. Formül olarak heroya benziyor ve onun gibi tok tutmuyor. Mama kolay nemleniyor. Pahalı, zor bulunuyor (ben aldığımda sadece e-bebekte satılıyordu) ve tek tip ambalajı var. Ivır zıvır ilaveli diğerlerine bir üstünlüğü olmayan bir mama.

Kavanoz mamalar:

4. aydan itibaren kullanabileceğiniz kaşıkla verilen mamalardır. Tüm markalar ultra organik ve ultra doğal, mega güzel olduğunu iddia eder. Bir kısmı evde kolaylıkla yapabileceğiniz karışımlardır. Bazıları da ya kolay bulunmaz ya da o kadar az yapmak mümkün olmayan tariflerdir. Örneğin sadece 100 gram sütlaç yapamazsınız. 1 tencere yapayım çocuğa da veririm derseniz bebeğin alabileceği kadar şekersiz, nişastasız ve pirinçleri yumuşamış sütlacı kime içireceksiniz.

Konu bu mamalardayken anlatalım. 4. Aydan itibaren önce çilek ve kivi gibi alerji yapabilecek meyvelerle, turunçgiller, brokoli gibi zor sindirilen meyve ve sebzeler ile lahana ve karnıbahar gibi çok gaz yapan yiyecekler haricindekileri önce tattırmaya başlayabilirsiniz. Zamanla bebeğin sıkıntı yaşamadıklarının miktarını arttırabilirsiniz. Bir günde bir tane ek gıda verin ki bebeğin ona olan tepkisini görebilin. Bebek her gıdayı aynı şekilde sindiremez. Bazıları için zamana ihtiyaç duyar.

Kavanoz mamalarda çeşit çoktur. Hem başlama zamanı olarak hem de içerik olarak. Kimi mamalar 4. Aydan itibaren başlanabilir. Ama doktor 6 ay sadece anne sütü dedi çocuğa zarar verir miyim diye soranlar olabilir. Vermezsiniz. Bu mamalar da yoldan geçen hurdacı tarafından yapılmıyor. Kimse marka değerine zarar vermek istemez ve eşeğini sağlam kazığa bağlar.

Kavanoz amalarda çok çeşitli içerikler vardır. Uygun içeriklerden (4. Ay 5. Ay…vb) bütçenize göre farklı karışımlardan alın ve bebeğe yedirin. Sevdiklerine daha sonra sayıyı arttırabilirsiniz. Kavanoz mamalar mecburi değildir ancak ev dışında büyük kolaylıklardır. Ayrıca bazı karışımları evde yapmanız çok mümkün değildir. Sadece 100 gramlık ıspanak, havuç, tavuk karışımı yapamazsınız yapsanız da ya pahalıya gelir ya da tadı bir tuhaf olur. Attığınız taş ürküttüğünüz kurbağaya değmez. Ancak elbette tek elma, muzlu şeftali gibi karışımları yapabilirsiniz ve yapın.  Cam rende ile kolaylıkla yapabilirsiniz. Cam rende hem ucuzdur hem elinizi kesmezsiniz hem de küçük parçalar yerine ezilmiş püre verir.

Kavanoz mamalarda açıldıktan sonra dayanım süresini mutlaka okuyun. Genellikle kapağı açılınca süt ve süt ürünü içerenler buzdolabında 24 saat diğerleri 2-3 gün dayanır ancak markadan markaya fark olabilir. Siz okuyun.

Gerek kavanoz gerekse evde yapılan mamalarda yani kaşıklı mamalarda sabrınız zorlanacaktır. Çok saçarlar bolca önlüğünüz olsun.

Hipp: Bol çeşitli ve en pahalı marka. Benim velet çok sevdi ama bulduğun çeşidi bir daha bulmak zor. Tatları güzel

Milupa: çeşidi en çok olan marka diyebilirim. Bulması da nispeten kolay ancak çeşit çok olduğu için her zaman aynısı bulamayabilirsiniz. Benim velet sevmedi. Ben de sevmedim. Kabızlık falan yapmadı ama bazı karışımları çok kötü kokuyor. Fiyat orta.

Bebelac: Çeşit hipp ve milupadan az ama çocuğa yedirecek farklı şeyler bulabileceğiniz kadar çok. Genelde de aradığınızı buluyorsunuz. Kolay bulunur ve en ucuz. Tatları hipp kadar olmasa da güzel. Çocuk da sevdi.

Hero: hepsinden kolay bulunuyor ve bebelac kadar ucuz ancak çeşidi az tadını ben denemedim. Velet kullanıyor.



11 Eylül 2014 Perşembe

bebek bakım sağlık ateşölçer derece tırnak keskisi kulak çubuğu nelere dikkat edilmeli ateş ölçer havale

Bebek bakım ve sağlık:
                Normal hayatımızın seyrinde tırnak kesmek gibi kişisel bakımların varlığını çoğunlukla farketmeyiz. Sıradan birer olaya dönüşmüşlerdir. Bebeklerde durum biraz daha farklı. Onlar kendileri karar verecek durumda değil. Üstelik fizik yapıları gereği şekil ve boyut olarak farklılıklar mevcut. Evde bulundurmanız gereken malzemelere kaba bir bakış atacağız.
                Tırnak keskisi:
                Bebeklerin elleri ve parmakları çok küçük olduğu için haliyle tırnak keskilerinin ağızları da çok küçük. Buna orantılı olarak tutacak ve basacak alanları da çok küçük. Genelde elde durması çok zor olacak kadar küçük oluyorlar. Bu nedenle alt tutacak kısmında elinize uyumu sağlayacak ek parça olan türleri tercih edin. Uygun fiyata büyüteçli bulursanız alabilirsiniz. Ben kullanmadım ama kullananlar memnun. Sadece merceği kaldırdığınızda el hareketinizi engellememesine dikkat edin. Bazı dizaynlarda mercek basma yerini bloke ediyormuş.
                Normal makas şeklinde olanları da var ancak kullanmadım yorum yapamayacağım. Bana idaresi zor geldi.
                Marka ne kadar önemli bir şey diyemeyeceğim. Ben bebedor aldım işimi görüyor. Açıkçası şans işi. Aynı markanın farklı lotları bazen farklı firmalardan alındığı için aynı marka aynı görünümdeki iki keskiden biri düzgün keserken öbürü ezerek kesebilir. Bunu önceden kestirmenin yolu pek yok. Kaliteyi çok süründürmeden uygun bir şey alın. Zaten bu tip kalemlerde çok büyük fiyat dalgalanmaları olmaz.
                Yeri gelmişken. Bebeğin tırnakları ne zaman kesilir? A 40ı çıkınca b 83 ü çıkınca c 6 aylık olunca d 1 yaşında e hiçbiri. Cevap e. Doğduğu andan itibaren gözünüz yediği an kesebilirsiniz. Parmaklar çok ince insan korkuyor yoksa başka bir sakınca yok. En azından ne duydum ne gördüm. Biz 10 günlüktü kestik. Adana sıcağında eldiven kullanamadık mecbur kaldık. Tırnakları jilet gibi.
                Ne zaman keselim uyurken iyi mi?
                Bizimkini ilk başlarda alıştırdık uyanıkken de kesebiliyorduk sorun çıkarmıyordu. 1-2 seferde alışıyorlar. Sonra hastanede yattı ameliyat oldu huyu değişti artık uyurken ancak kesebiliyoruz. Ne olursa olsun hepsini aynı anda kesmeye kalkmayın zaten. Çabuk sıkıldıkları için elleri kolları durmuyor. 1-2 saat arayla halledin.

 
Markaya takılmayın internetten indirdiğim resim. Bu tarz ele gelecek kadar büyütülmüş model.
 sıkıntı yaratabilir.
nuk iyi bir marka ve bu keskiden memnundum ama kavraması zordu.bebedorun arkasını çıkarıp ona taktım



  faydalı bir icat ama zamanla ihtiyaç kalmıyor. Mercek çıkarsa iyi olur ya da uzağa kıvrılırsa.

 bu da iyi bir şeye benziyor. Kullanmadım resim ararken buldum
 kullanmadım yorum yapamam. Bana zor geldi. Ek faydası var mı bilmiyorum.
                Bunların yanında bazı setlerde törpü falan var. Normal kesmeyi becerdim bir de törpü yaparım derseniz siz bilirsiniz. Zararı yok.
                Bazı özel bakım aletlerini buraya almadım. İhtiyaca göre bakın.

Tarak ve fırça:
                Her markada set halinde var. Gereklilikler belli zaten. Fırçanın kılları çok yumuşak olmalı, taraklarda tarak dişlerinin ucu yuvarlak olmalı. Özel geyik boynuzu veya şimşir tarak almanıza gerek yok. Düz plastik veya mikalar işinizi görür. Sırma saç taramayacaksınız. Çoğunlukla dökülen kafa derisi için veya ilaç sürüp dağıtmak için kullanılacaklar.

Oda nemlendirici:
                Faydalı hoş bir alet ancak olmazsa olmaz değil. Nemli yerlerde yaşayanlar için zaten gereksiz. Oda nemi %40-65 arasıysa gerek yok. Arada bu değerlerin altına iniyorsa yine gerek yok. İklimi çok kuru bir yerde yaşıyorsanız ve yıl boyu %20lerde geziyorsa nem değeri kullanın. Kullanmanız gerekiyor ve paranız yoksa odada sürekli ıslak havlu bulundurun. Veya sıklıkla ketılda su kaynatın. Param var ihtiyacım da var diyorsanız eziyet çekmeyin.
                Nem her zaman faydalı bir şey değildir. Soğuk evde soğuğu daha keskin hale getirir. Sıcağı daha boğucu hale getirir. Genelde astım türü bir dert yoksa çok da gerekli değil. Kaloriferli evlerde ve sobalı evlerde geceleri gerekebilir onu da ısıtıcının üzerine bir tas su koyarak da halledebilirsiniz.
alacaksanız önce mağazada çalıştırtın. bazıları çok sesli oluyor. hızı ayarlanabilir olsun ve ışığını kapatma düğmesi olsun. parlak mavi ya da kırmızı ışık kullanılıyor ve bazen gece rahatsız ediyor. haznesi ne kadar büyük olursa o kadar iyi. 1 litre hane küçüktür ancak tam güçte her 2-3 saatte bir su eklemeniz gerekir. 3.5 litre biraz daha büyüktür ancak 2 gün dayanabilir. bu arada bu cihazla gerçek anlamda su buharı vermezler. camsil spreyi gibi suyu çok küçük tanecikler halinde verirler su havanın durumuna göre havada asılıyken buharlaşır. odanın nem değerini bilmeden çalıştırırsanız havada kalan ama buharlaşamayan tanecikler zamanla çöker veya duvarlara tutunur ve bildiğiniz küf yapar. zararı yoktur ama sinir eder. ezbere kullanmayın. çıkan beyaz gazı içinize çekebilirsiniz ince su tanesidir sadece. 
Oda bebek termometresi:
                Bebeğin kaldığı odanın ısı ve nem değerini ölçmek için iyidir. Odanın nemini mutlaka ölçün. Çok uzun süre %20-30 devam ederse çocuğun boğazı kuruyup öksürebilir veya saklı astım türü bir şey varsa açığa çıkabilir. Kötü bir şey olmaz ancak can sıkar. Tedbir almanız için iyidir. Çok pahalısına kaçmayın.
                Bebek kulak çöpü:
                Banyodan sonra ve burun temizleme de gerekir. Bebek için olanların pamuk sargısı daha fazladır. Abartıp kulağın içine bastıramayın diye öyle yaparlar. Emiciliği çok olsun diye değil. Bazı sivri akıllı üreticiler daha az pamuk daha küçük uç, çocuğun kulak da küçük al sana bebek kulak çöpü der uzak durun.

 budur


Bundan uzak durun.







Bebek burun temizleyici (aspiratörü):
                Burun fazla dar ve genç sümkürmeyi bilmiyor. Burnun ucundaki ufacık bir şey günlerce sinir edebilir. Basit elle çalışan puarlı bir şey işinizi bazen görür. İyi markalarda bile çok ucuz. ancak puarlılar sadece burun ucundakini alabilir. markadan bağımsız güçleri bu. daha iyi çekim için ağızla çekilenleri kullanmak lazım. ağzınıza sümük kaçmaz merak etmeyin. sürekli uç değiştirmeniz gerekir ama puarlıdan daha güçlü ve etkililer

Elektriklileri varmış denemedim ama üstteki resimdeki olayı yaşayınca keşke alsaydım dedim. para durumunuza göre bir düşünün 
                Hem kulak çöpü hem de burun aspiratörüne çok küçükten alıştırın. İlk banyosundan itibaren kulak ve burnunu işiniz olmasa da biraz elleyin kurcalayın. Baştan alışınca çok rahat edersiniz. İçlerinde maden aramayın ama o çubuğun sürtünmesine burun deliğinin az da olsa içinde dolaşmasına alışsın.



Bebek ateş ölçer:
O eller durmayacak. İlk günlerde bebek uyurken kalkıp kalkıp yaşıyor mu diye kontrol edilecek. Sık sık iyi mi diye ateş ölçülecek. Hele bir hastalık geçirdiyse o ateş ölçer çantada gezecek.
Ateş ölçeri iyi bir şey alın. Sizi yönlendirecek olan şey o. Durduk yere doktora gidip çocuğu maymuna çevirmekle gerçekten gerekli olan zamanı ayıracak çoğu zaman tek şey. İyi derece adamı vezir de eder rezil de.
3 ana tür mevcut: çubuk, alından ölçer ve kulaktan ölçer.
Çubuklar bildiğimiz klasik dil altı, koltukaltı, makat içi gibi yerlere sokup 2-3 dakika bekleyip sonucu okuduğumuz ürünler. Artık cıvalılar yasak olduğundan dijitallerde bip sesi kara tren gecikir türküsü gibi beklenir. Faydaları kolay bulunurlar ve görece ucuzlardır. Markalar arasında hassasiyet farkı pek yoktur. ancak yavaş ölçerler ve o veletler asla o kadar zaman beklemez. Bir şekilde yanlış ölçtürürler. Üstelik ölçtüğünüz yere göre 1-2 derecelik farklar çıkabileceği için bebeğe de eziyet. Birinin her canı istediğinde orama derece soksun ben de sinir olurum. Ölçtürmemde. Evde bulunsun ama asıl ölçeğiniz o değil.



Alından ölçerler hızlıdır ve bebeğe değmeden ölçüm alır. Ancak kalitesizleri çok kolay yanılırlar. Oda ısısı bile etkiler. ancak düzgün bir ürün işinizi görür. bebeğe değdirmemeye çalışın. temas halinde sensörleri bozuluyor. iyi birşey biraz da şans işidir kısmetinize bakar.

 
Alından ölçen türler.
Kulaktan ölçerler hız ve güvenilirlik açısından uygunluğu kendi bünyelerinde toplamış ürünlerdir. Ancak çeşit ve marka çok. Ben güvendiğim için paraya kıyıp braun aldım. Tavsiye ederim ama bütçenize göre bakın. Sensörü koruyan ince plastik bir kılıf olur. O kirliyse eksik ölçebilir. 36 derecenin altında ölçüm alırsanız sensör ucunu biraz silin bir daha deneyin. Hala tuhaf sonuç varsa kılıfı değiştirin. Tavsiyem bebeğin ölçümünden hemen sonra bir de kendinizi ölçün.  Elektronik aletler her zaman hata yapabilir. Veya bebeklerin ısı dağılımı dengesiz olduğundan kolaylıkla yanılabilir, şüpheye düşebilirsiniz. Örneğin bebeği severken başının sıcak olduğunu farkettiniz ve tedbir amaçlı ateş ölçtünüz. Normal çıktı. Bir de kendinizi ölçün o da normalse sorun yoktur.  Bebeklik metabolizmasıdır. Kulaktan ateş ölçerler deriyi değil içerdeki beyine giden damarın ısısını ölçer. Yani onun ölçümü normalse beyine giden kan normal derecededir bebek için sorun yoktur.

Sensör kısmını bebeğin kulağının derinine sokmanıza gerek yok. Deliğin ağzından biraz olsun girsin yeter. Sensörün başka bir yeri hissedemeyeceği kadar.

 denemek lazım :P

 sık ateşlenen bir bebeğiniz varsa ateş varlığında renk veya yazı değiştiren bant kullanabilirsiniz ama normalde pratik değil.

Banyo derecesi:
Banyo suyunu ayarlarken eller sıklıkla yanılıyor. Bunun için ucuz yollu manuel bir şey bakın. Ben hallederim kendime güveniyorum derseniz diyecek bir şey yok. Çocuğu haşlamadığınız sürece sorun yok. Oda termometresi denemeyin kolay bozuluyorlar. Suya dayanıklı olması iyi olur. Dijital çok gerekli değil. Altın terazisi değil zaten. Birkaç derecelik yanlış ölçme çok farketmez.

Gece lambası:
Bebeğe bakım yapmaz ama gece size çok lazım. Uykuyu rahatsız etmeyecek renkte, uyandığınızda göz kamaştırmayacak kadar az ama daha büyük ışığa ulaşana kadar veya mama verme gibi küçük işlere yetecek kadar ışık veren bir ürün tercih edin.
Beyaz ışık almayın hem uykuyu çok bozuyor hem de ne kadar düşük güçte olursa olsun güz kamaştırıyor. Gün ışığı veya açık sarı iyi. Parlak renk almayın. Bir defasında renk değiştiren ampullerin moda olduğu dönem bir tane bir akrabaya hediye etmiştim. Daha sonra o eve gittiğimde o ışıktan uyuyamadım. Pavyon gibi oluyordu. Çok özür diledim.
Koridorda falan kullanacaksanız tasarruflu lambalar iyi ancak aynı odada çok efektif değil. Yeterince küçükleri hala yok. Üstelik lamba eskidikçe ses çıkarıyor. Alırsanız da iyi bir marka alın. Bari tse si olsun. (CE değil, o farklı bir şey)
Son zamanlarda led ampuller çıktı. Tüketimleri 1 W düzeyinde. Yani tasarrufludan bile birkaç kat az. Isınma ve ses sorunları yok. Aydınlatmaları da yeterli. Ben kullanıyorum memnunum.
Gece lambasının asılan veya duvara sabitlenenlerini tercih edin. Fişe ihtiyaç olacak ve fişten düşebiliyorlar.

Termofor:
Genelde termoforu önermezler. Akıllı anne babalar kendilerine hazırladıkları gibi kaynar suyla doldururlarsa çocuk haşlanır ki örnekleri mevcut. Kullanacaksanız ılık su kullanın ve bebek için olan küçüklerden alın. Büyük termoforu hem çok ağır geliyor hem de o küçük vücutta karnı ısıtayım derken akciğeri de ısıtırsınız. Gerek yok.
İçindeki dereceye göre renk değiştiren türler var. Faydalı ancak pahalı size kalmış.
Elektriklileri duydum ancak bulup alamadım ve inceleyemedim. Makul görünüyorlar.
Aldığınız termoforun üzerinde bir bez veya pelüş katman/kılıf olsun. Haşlanma riskini azaltır. Su kaçağı olursa da ilk önce kılıfı ıslatır arada biraz soğur.
mikrodalgada ısıtılan jel veya ezilmiş kiraz çekirdeğinden yapılantürler mevcut. denemedim ancak mikrodalga demek hata demek. önce kontrol etmeden sakın bebeğe uygulamayın

Tartı-boy ölçme:
Boy ölçme için para vermeyin. Mezura kullanın. Bazen ilaç firmaları doktorlara kartondan bırakır ve genelde zürafa şeklinde olurlar ondan bulursanız kullanın. Zaten yerinde durmayacak ve doğru ölçtürmeyecek. Metal şerit metre kullanmayın yeter. Çok fena keser hem sizi hem çocuğu.
Tartı için bebeklere özel tartılar var. Geneli de güzel ve doğru ölçer ama bence para vermeyin. Çok kısa süre kullanacaksınız. Normal büyük insan tartısı alın. Hayır hayır çocuğu onun üzerinde ayakta tutmayacaksınız. Önce siz çıkın ve tartım alın. Sonra kucakta çocukla çıkın ve tartım alın. Aradaki fark çocuğun ağırlığıdır. Velet kımıldamamışsa çok yakın sonuçlar elde dersiniz ki fark zaten tartının kendinden ve bulunduğu yerden ileri gelir. Aynı tartı farklı odada farklı tartar. Büyük tartısını uzun zaman kullanabilirsiniz. Yeter ki adam gibi bir şey alın. Pilsiz güneş enerjili almayın. Pili uzun dayanıyor merak etmeyin. Bebeğin özel gelişim sorunu yoksa, bebek tartısı çok lazım değil. Para ve yerim bol heveslendim diyene sözümüz yok.

böylesini bul derdin tartı kalsın



yan yatma yastığı nedir ne işe yarar gerekli mi

Yan yatma yastığı:
                Sağlık sektörü ilginçtir. Bilimsel genel geçer ve ebedi bilgi sözü ağızlardan düşmez ancak her 10-15 yılda 1 uygulamalar kökten değişir. Benim doğduğum yıllarda bebeğin sırtüstü yatması tavsiye edilirmiş. 80lerin 2. Yarısı ile 90ların bir kısmında aman yüzüstü yatırın. Hem karnına baskı olur rahat gaz çıkarır hem de kusarsa boğulmaz dendi. Sonra 1 ara dizleri bükerek yüz üstü yatırın icadı çıktı. Bir süredir de yan yatırın uygulaması var. Mantıken ters bir tarafını görmediğim için uyguladım.
                İlk zamanlar normal yastık veya battaniyeyle destek yaparak yatırayım dedim olmadı. Bebekler çok küçükken bile çok güçlü oluyor. Bu yastıktan aldım. 1 ay kadar rahat ettim. Sonrasında velet kendi pozisyonunu seçmeye başladı ve asla yastıkta uyumamaya başladı. Sizinki de bir süre sonra kendine bir pozisyon beğeniyor ancak ilk ayda en azından yan yatması için bu yastıktan alabilirsiniz. Tavsiyem asimetrik olandan alın. Yüzünün baktığı tarafta daha küçük bir yastık olursa daha az bunalıyor. O küçük kısmı da bebeğin karnına koyarsanız kolay kolay kendini atamıyor.
                  



 bunlarda bazı bebekler sıkılıyor.

Bebeklerin zamanla sırtüstü yatarken de kullanabileceği bazı yastıklarda var. Kullanmadım ancak benim velete bakınca o yastıkta ya sıkılır ya da zaten onu aşmanın bir yolunu bulurlar diye düşünüyorum.

                Hep dediğim gibi her bebeğin huyu farklıdır. Bebekler malzeme seçer. Siz ilk başta ucuz olanı alın çünkü hareketli bir bebek kısa zamanda bunları kullanmayı bırakıyor ve kendi pozisyonunu seçiyor. Benimki 1 aylıkken yastığı bıraktı ve kendi yerinde sınırlarını öğrendi ve o sınırlar dışına çıkacak şekilde hareket etmiyor. Farklı yerde yatarken sınırları bilmediği için düşebileceği hareketleri yapıyor ancak yastık artık çare olmuyor.

bebek telsizi nedir alınırken nelere dikkat edilmeli nasıl seçilmeli hangisi alınmalı şarjlı şarjsız görüntülü görüntüsüz

Bebek telsizi:
                Aslında bebek güvenlikte anlatılması lazımdı ancak artık bebek alışverişinde demirbaş muamelesi gören bir kalem olduğundan ve çok farklı fiyatlara çok farklı çeşitler sunulan bir ürün başlığı olduğundan tek olarak ele aldım.
                Telsizin amacı bebeği kendi yatağında yatmaya alıştırdığınızda veya bebek gün içinde uyurken siz başka odalarda işinizi yapacağınız zaman bebeğin uyandığını anlamanız ve yanına gitmeniz içindir. Benzer şekilde bebek bir yerde uslu uslu oynarken siz mutfaktaysanız bebeğin ağladığını duyup yanına gitmenizi sağlar. Zaman kazandırır hareket imkanı kazandırır.
                Çeşit çok. Öncelikle pahalı ürünlerde başlayalım. Görüntülü yayın yapanlar: 2 ünite arasında yayın yapandan tutun internete veya akıllı telefona yayın yapanlara kadar envai çeşit mevcut. Hepsi de fiyatlı ürünler. Ben çok heveslendim ancak eşim mantığını benden iyi kullandı ve evde bakıcı yok neyi görüntülü izleyeceksin dedi. Haklıydı böylece bunları eledim. Çocuk evde yalnız kalacaksa, bakıcıya emanet edecekseniz ve içiniz rahat değilse özellikle büyük şehirlerde kullanımı anlamlı ancak iyi düşünün çünkü pahalılar. Ayrıca internete yayın yapanları hackleyip evinizi de gözleyebilirler. Ben görmedim ve duymadım ancak konu internetse her zaman varolan bir risktir. Kısmen büyümüş bir çocuğu da izleyebileceğinizi sanmayın o sizi yanıltmanın bir yolunu bulur. Ancak benim çocukluğum ankara’da geçti ve ilkokulda yarım gün evde tek başıma kalıyordum. Sizin de benzer bir sıkıntınız varsa evde bir aksilik olup olmadığını anlamak için kullanabilirsiniz. 2 ünite arasında görüntü aktaran ürünleri kullanmadım ancak çok tavsiye edemem. Herşeyden önce görüntü aktarımı çok enerji ister ve yüksek frekanslı yayın gerektirir. Bu yayınlar hem çok küçük alanlarla sınırlıdır hem de bataryanız hızla biter. Yani çocuk uyur veya oynarken komşuya geçeyim dediğinizde ya şarjınız dayanmaz ya da görüntü kaliteniz hemen bozulur. Aynı evin içinde görüntüye ne gerek var.
                Sadece ses iletimi yapan ürünler esas olarak 2 çeşit. Tek yönlü yayın yapanlar ve 2 yönlü yayın yapanlar. Yani bir kısmı sadece çocuğun sesi size getirir. Diğer kısmı sizin sesinizi de ona iletir. Ben 2 yönlü telsizden almadım. Kullanan arkadaşlarımdan biri çocuğun telsizden gelen sesten korktuğunu söyledi. Yani çocuk uyanıp mızıldarsa telsizden ninni söylerim geri uyur veya sakinler kısmı çok anlamlı değil. Bebeklerin algısı bizden farklıdır. Henüz duyuları tam gelişmediğinden mi yoksa hayatta kalma içgüdüsü çok güçlü olduğundan mı bilinmez tek bir duyuya göre  karar vermiyor ve sadece ses varlığı yeterli gelmiyor. Hatta benimki seslere tepki vermeye başladıktan sonra bile telefonu eller serbest moduna aldığımda ya ilgilenmedi ya da korktu. Kısacası arkadaşımın dediği gibi iki yönlü iletim o kadar da faydalı değil.
                Tek yönlü iletim yapanlar standart bir ailenin işini rahatlıkla görür. Ancak menzil kısmına dikkat edin. Üzerinde 200 metre menzilli, 500 metre menzilli gibi yazılar olacak. Kanmayın. O açık havada, düz ovada, rüzgarsız, bulutsuz ve başka telsiz iletimi olmayan yerlerde geçerli. Ben 200 metre menzilli switel diye bir marka aldım 90 metrekarelik evde bile çekmediği oldu. Üstelik adanada yani ince duvarlı evlerde.  İnternetten alıyorsanız uzun menzili tercih edin ancak unutmayın yerleşim alanında o menziller 10 hatta 20 de birine kadar iniyor. Tavsiyem görerek alın ve dükkanda deneyin. Gidebildiğiniz kadar uzağa giderek veya dükkanda farklı katlar varsa başka kata giderek menzili deneyin, gözünüzle görüp alın. Bebeği uyurken bırakıp komşuya çay içmeye gitmeyin ancak ev büyük olabilir, yakınında baz istasyonu olabilir, komşudan bir parça şeker almak gerekebilir, olur da olur. Fazla menzil göz çıkarmaz. Uzun menzilliyi tercih edin.
                Benzer şekilde dikkat edilmesi gereken diğer bir konu da şarjlı ünite alıp almamak. İki parçanın da şarjlı olduğu üniteler elektrik kesintilerinde iyi oluyor. Ancak hem fiyatları biraz daha pahalı hemde  şarj demek her yıl bozulacak şarj bölümü demek. Eğer sık ve uzun elektrik kesintisi yaşamıyorsanız veya yaşam alanınızda telsize bağımlı değilseniz iki ünitin şarjlı olması çok elzem değil. Benim bulunduğum ilçede elektrik en az hergün ve yer yer 1 saat gider. Ancak ev küçük ve genelde bebeği sık kontrol eden tipler olduğumuzdan buna ihtiyaç duymadık. Zaten bizimkinin sesi biraz uzun menzilli olduğundan telsizi de kısa zamanda kaldırdık.
                Sizin taşıyacağınız alıcı ünitenin şarj edilebilir seyyar olması iyi bir özellik. Cebinize koyup rahatça evin içinde işinizi yapabilirsiniz, odadan odaya gezebilirsiniz. Öbür türlü her oda değişiminde fişten çek diğer odada fişe tak, o fişin orda yer var yok başka fiş ara veya bir ücrada unut. Sıkıntı.
Şarj edilebilir bir malzeme aldığınız zaman şarj ünitesinin kalem pil veya ince kalem pil olmasına dikkat edin. Hem şarjlı pil ömrünü tamamladığında yenilemeniz kolaydır hem de ilgisiz bir zamanda şarj sorunu yaşadığınızda standart kalem pili takar devam edersiniz.

Her gün alınan bir şey değil. O nedenle 3-4 tane aldım şu marka şudur bu marka budur diyecek durumda değilim. Piyasada çeşit ve marka çok. Bütçenize ve daha önce anlattıklarımdan aklınıza yatanlara göre uygun bir şey alın. Paraya çok ihtiyacınız olacak. Bebek doğunca masraf bitmiyor. Araştırmanızı ve bütçenizi ona göre yapın. 

10 Eylül 2014 Çarşamba

kolik

Kolik:
                Kolik sancısı bebeğin yaklaşık 3. Haftasında başlayan ve duruma göre 1 yaşına kadar gidebilen kronik bir sancı türüdür. Her bebekte olmaz. Kolik sancıyı ayırt edecek ve kesin tanı sağlayacak bir yöntem, test hatta tarif de olmadığından bebeklerin ne kadarında kolik çıkar bilinmez. Ortalıkta bazı sayılar dolaşsa da 10 veletten biri, 3 çocuktan biri diye bu sayıların dayanakları çok sağlam değildir. Ayrıca kolik sancının ne kadar süreceği de aynı şekilde tam belli değildir. Her bebekte farklıdır.
                Elden geldiğince kolik tarifi yapalım. Gaz sancısına benzeyen ancak çok uzun süren ve gerçek sebebi tam bilinmeyen bir olaydır. Hastalık demeyeceğim. Büyüme sürecinin bir parçasıdır. Gaz sancısıyla sıklıkla karıştırılır ancak gaz sancıları belli alışkanlıklara sahiptir. Örneğin yemekten belli bir süre sonra gelir. Genelde pırt sesinden sonra kısmen de olsa bir rahatlama olur. Çok büyük kısmı bilinen gaz ilaçlarına cevap verir. Kolikse genelde çözümsüzdür, kafasına göre takılır ne zaman geleceği kestirilemez bazen de hiç gitmez ve pırt sesinde yaşayacağınız rahatlama ya çok azdır ya da hiç yoktur. Gaz sancısı gazdan olur kolik gaz veya başka bir sürü sebepten olabilir. Gaz genellikle sebep değil sonuçtur. Ayrıca gaz sancısı çeken bebekte kaka da genellikle sorunludur ancak kolikte gaz ve kaka bağımsızdır. Benim çocuk kolik sancısı çekip durdu ama kaka sorunu çok seyrek yaşadı. Kolik bir gün geldiği gibi gider. Bazen azalarak gider bazen de aniden gider. Gaz bir süre gaz çıkarıcılara muhtaç eder sonra azalarak biter.
                Olası kolik nedenleri:
                Kolik genel inanışa göre bebeğin bağırsaklarının uygun sindirim hareketi yapamamasından kaynaklanan bir olay olarak kabul edilir ancak bu ne kadar doğrudur tartışılır. Bağırsak hareketinin olmayışı veya eksikliği bir sorundur ancak olay sadece bu olsaydı sancı kaka ve gaz ataklarıyla sınırlı olurdu. Ayrıca kakanın da sorunlu olması beklenirdi. Ancak koliklerin büyük kısmında kaka-gaz ortak hareket etmez. Çok zor gaz çıkaran bir bebek kolaylıkla kaka yapabilir. Diğer yandan bebeğin bağırsaklarının asıl çalışma sorunu yaşadığı ilk 3 haftada sorun olmazken neden 20-25. Günler arasında ortaya çıkar. Ve en önemlisi neden aniden gelip aniden kaybolur. Bağırsaklar bir günde hareket etmeyi unuttu diyelim bir anda nasıl öğrenir.
                Teorik olarak kolik bağırsak hareketlerinin azlığı ya da olmayışı değil dengesizliği yüzünden oluyor. İnsanların sindirim sistemi özellikle bağırsaklar kendilerine has bir sinir sistemine sahiptirler. Yani hem insanın sinir sistemiyle doğru orantılıdırlar (sinirlenme midene vurur, bu ara çok tatsız tuvalet sorunu var, depresyon kabızlığı…) hem de bir anlamda kendi kendilerine düşünebilirler. Bebek ilk doğduğunda bu sistem henüz gelişmemiştir. Hem fizik olarak çok zayıftır hem de bebeğin bütün organları gibi ne iş yapacağını bilmez.
                İlk matriks filminde hapı alıp da kafayı bulduktan sonra kahramanımız uyandığında zenci amcayı karşısında bulur ve adam ona “bir süre hareket edemeyeceksin. Kaslarını yeniden yapılandırıyoruz. Daha önce onları hiç kullanmadın çünkü” der. Bebeğin durumu da budur. Doğarken bir sürü kas sinir organ ve sistemle doğar ama onların neye yaradığı hakkında bir fikri yoktur. üstelik anne karnında kullanmadığı için oldukça da zayıftırlar. Bebek ilk aylarda elinizi tutamıyorsa bu elinin zayıflığı yanında elini nasıl kullanacağını bilmemesi nedeniyledir.
                Ancak bebeğin doğar doğmaz enerjiye, yani yemeğe, yani sindirime ihtiyacı vardır. Bu nedenle bebeğin ilk doğumunda bağırsakları aynı bilgisayarın ilk açılışını sağlayan temel sistemler gibi çok temel ve basit bir refleksten ibaret bağırsak hareketi ve bun hareketi oluşturan bir çalışma sistemi vardır. Zamanla bağırsağın kendi sinir sistemi ve uyarılma mekanizmaları gelişir ancak tam anlamıyla kullanılmasını öğrenmesi zaman alır. Size çok saçma gelebilir ancak unutmayın bebek doğarken nefes almak dahil herşeyi öğrenmek zorundadır. En gelişmiş bilgisayar bile bir işletim sistemi olmadan bir işe yaramaz ve tamamen kullanışsızdır. Bilgisayara dvd ile yükleme yapabilirsiniz ancak bebeğin yanında bir dvd gelmez. O kendi geliştirir.
                Bu durumda bebeğin bağırsaklarında zaten doğumla birlikte gelen ve kendi başına çalışan bir otomatik sistem var. Üstelik bu sistem asla tamamen kaybolmaz ve ömür boyu var olmaya devam eder. Ardından yeni gelişen bir başka sistem vardır. Bu sistem hem nasıl çalışacağını bilmediği için bazen yanlış işler yapar hem de mevcut sistemle de çatışır. Kolik işte bu belirsizliğin yaşandığı zaman dilimidir. İlk doğumdan gelen sistem kaka ve gazı 3 hızında dışarı yönüne iterken (rakam farazidir) yeni gelişen sinir sistemi hem bunun 2 gücünde olması için çabalar hem de işini tam bilmediği için farketmeden ters yönde de çalışma için emir verir. Arada sindirim için gerekli enzimlerin salınması da gecikir veya yeterince sağlanamaz. Bu arada besinler bağırsakta daha uzun kalır, içerdeki bakteriler sindirimi sağlanamamış besinleri kendi kullanır ve bunun sonucu normalin çok üzerinde bir gaz çıkışı olur ve hareket yönü tam sağlanamadığı için gaz atılamaz. Kakanın gerek sertliği gerekse yarattığı uyaranın farklılığı gaza göre nispeten daha kolay atılmasını sağlarken adı üzerinde gaz olan diğer atık daha rahat hareket eder ve atılımı daha zordur. Bu nedenle kolikte gaz vardır ancak gaz çıkışıyla tüm sıkıntı bitmez. Bağırsakta deyim yerindeyse bir iç savaş vardır. Bu nedenle kolik sancısının iyileşmesi daha ani olur. Gaz çıkışını sağlayan etkenlerin geneli metaboliktir ve düzelmesi daha zordur ama koliğe neden olan bağırsak çalışmayı bilmiyor olayı daha çok fizyolojik bir olaydır ve görece daha kolay çözülür. Bebekler kolay öğrenir.
Kullanılabilecek ilaçlar:
                Herşeyden önce burada ilaç önermiyorum. Size tavsiye veya reçete yoluyla önerilecek ilaçların ne işe yaradığını anlatarak sizin içinde yüzeceğiniz bilinmezler denizini küçültmeye çalışıyorum. Büyük ihtimalle kullanacağınız ilaçlar bir işinize yaramayacak. Ancak o ağlamayı duydukça bir an kesilmesi için varınızı yoğunuzu ortaya koymaya hazır olacaksınız ve mutlaka birileri bundan yararlanacaktır. Hem neyi ne amaçla kullandığınızı bilin (böylece aynı mekanizmaya sahip başka bir şey daha verildiğinde kullanmaya gerek olup olmadığına karar verebilirsiniz) hem de ilaç işe yararsa aslında sorununuzun ne olduğunu bilin. Gerçek kolik ilaçla geçmez. Birgün kendi geçer. Eşimiz ablasının bir sözü vardır: kolik birgün kendiliğinden geçer ve o gün kullanıyor olduğun ilaç senin için en iyisidir. Yani kolik ilaçla sadece azalır geçmez ve herkesin iyi ilacı sizin için de faydalı olacak zannetmeyin.
                İlaç kullanmadan önce eğer mamayla beslenen bir çocuksa mamayı değiştirin. Mama sigara değil. Değiştirilmez diye bir kaide yok. Size doktor tavsiye etmiş olabilir ancak bu o mamanın en iyisi olduğu anlamına da gelmez o mamanın kanun olduğu anlamına da. Kaç doktor mamaların içeriğini tam işlevleriyle birlikte biliyor ve bunların olasılıklarını yorumlayarak mutlak bir neden sonuç ilişkisi içinde tavsiye ediyor tartışılır. Genel eğilim alışkanlık üzerinedir. Ayrıca doktorların geneli her çocuğa aynı mamayı önerir ancak her çocuğun toleransı ve ihtiyacı aynı değildir. Mama değiştirilebilir hatta ben kendi adıma arada farklı mamalar kullanılmasını öneriyorum. Çocuk farklı şeyleri sindirmeyi öğrensin. Ayrıca bebeler mama seçebilir. Her ne kadar yok dense de onların da bir tat duyusu vardır. Hem bebeğin sevdiği hem de sindiriminin rahat olacağı mamayı denemeden anlayamazsınız. Daha sonra mamalar için ayrı bir bölüm hazırlayacağım ancak şu an sadece mama tabu değildir değiştirebilirsiniz. Bebek gaz veya kolik tarzı sebepsiz ağrı çekiyorsa veya sindirimi sorunluysa mamayı değiştirmekle başlayın. En zararsız çaba budur. Anne sütünde direk diğer maddeler bakmanız gerekiyor.
Bio-gaia: Mikrop öldürücü sabun, steril hava, hijyene çok dikkat etmek, mikropsuz alan……vb. aynaya bakın ve kendinizi kandırdığınızı sesli olarak kendinize söyleyin. Bebek sadece doğduğu anda mikropsuzdur. (mikrop vardır ama çok azdır.) Bu arada mikrop dediğiniz şeyler aslında bakteri, mantar, protozoa (veya ilkel canlılar) ve virüs diye 4 ana aileden oluşan (diğer başlığı altında da canlılar vardır ama çok azı bizi ilgilendirir diye yer verilmedi) tek hücreli canlılara halk arasında verilen genel isimdir. Günlük hayatta çok büyük farkları yoktur ancak bilin istedim. Ben genel olduğu için mikrop adını kullanmaya devam edeceğim.
                Bebek doğduğundan itibaren ortalama 24 saat içinde havayla temas eden her yeri (akciğer, bağırsak gibi iç organlar dahil) mikropla kaplanır. Neden mi? Çünkü bizim dış dünyaya karşı savunmamızın yarıdan fazlasını onlar yapar. Mikroplar hepsi el ele vermiş bizi mahvetmek için koalisyon yapmış bir canlı türü değildir. Tüm canlılar gibi kendilerine bir yaşam alanı bulup orada hayatlarına devam etmenin derdindedirler. Bu nedenle bulundukları yeri canla başla savunurlar. Ayrıca aynı alanda yaşarken birbirlerini de baskılarlar ve belli bir denge kurulur. Buna flora adı verilir.
                Bazen herhangi bir sebepten bu denge bozulur. Veya bebekte henüz olay taze olduğu için denge tam kurulamayabilir ve bir mikrop türü diğerine üstün gelir. Tam hastalık yapamayacak kadar az ancak diğerlerinden fazla üreyecek kadar çok artan bu belirli tür veya türlere ait nüfus bazı kaynakları (bebek bağırsağında süt veya mamayı) daha fazla tüketir. Her sindirim gibi mikrobik sindirimde de ortaya gaz çıkar ve bu gaz bağırsaklarda birikerek sindirim sisteminin tadını kaçırır.
                İlaç firmaları kendi kendilerine üreme yeteneği olmayan bir anlamda kısır; bakteri veya mantar ailesinden mikropları vücuda vererek bu fazla büyüyen nüfusu baskılayabileceklerini öğrenmiş ve bazı ilaçlar yapmışlardır. Bunlardan biri de bio gaia dır. İçinde kısır üreyemeyen mikrop vardır ve eğer bebeğinizin sorunu bağırsaktaki mikrop dengesinin bozukluğuysa fayda eder. Yoksa anlamı olmaz. Genelde flora düzelince sıkıntı biter ve ilacın kesilmesi yeterli olur. Bu işe yaradıysa asıl olayınız gaz sancısıdır. Korkmayın kolik değil. Kolikte etkisi çok azdır. Kısmen gaz üretimini azaltır ancak tamamen bitirmez ve oluşanın atılmasına hiç etkisi yoktur.

Metsil: Simetikon diye bir etken madde içerir. Simetikon bir yüzey gerilim azaltıcıdır. Daha bilindik anlamıyla köpük kırıcı. Küçük bir kaba bulaşık deterjanı ve su koyup köpürtün. Üzerine metsil dökün. Köpükler hızla kaybolacaktır. Tamam da bunun anlamı ne?
Sindirim sisteminin iç yüzeyi sümüksü bir madde ile kaplıdır (mkus derler. Bir prospektüste görürseniz diye yazdım). Bu sümüksü madde mide ve bağırsak iç yüzeyini sindirimi sağlayan kimyasallardan koruduğu gibi iç yüzeyde yaşayan daha önce bahsettiğimiz flora adındaki mikrop tabakasının bir kısmının da yaşam alanıdır. Bu bizimle ortak yaşayan mikrop kardeşler bağırsaktaki besinleri kendilerince sindirerek yaşamını sürdürür. Her sindirim gaz çıkarır ancak mikroplarınki biraz daha gazlıdır. Müküsün içinde yaşayan bakterilerin sindiriminden çıkan gaz bazen mukustan çıkamaz ve bağırsağın içi aynı bulaşık deterjanlı su gibi kabarcık kabarcık olur. Bağırsak ne kadar düzgün çalışs ada atacağı gaz serbest hale gelmediği için atamaz ve bebek gaz sancısı çeker. Simetikon adındaki bu madde bu mukustaki baloncukları kaldırıp gazı serbest hale geçirir ve bağırsak hareketi de düzgünse çocuk büyük adam gibi sesler çıkararak kendi senfonisini size dinletir. Sizde başkası yapsa ağzınıza geleni söyleyeceğiniz sesleri kainatın sırrını ruhunuza üfleyen ilahi bir oratoryo dinlermiş gibi sevinerek dinlersiniz.  Bebeğin bağırsak hareketi yeterince düzgün değilse serbest hale gelen gaz hemen çıkmayabilir ancak genelde az da olsa fayda eder. Bebeğinizin şikayetinin yarıdan fazlası bu ilaçla geçtiyse sevinin kolik değil. Sadece gaz sorunu var. Kolikte fayda oluyor ancak %50 hayal.
Size eczanelerden, doktorlardan, internet forumlarından veya başka tanıdıklardan  sab simplex diye mucize bir ilaç tavsiye edilebilir. Doğru işe yarar ancak biraz pahalıdır. Üzülmeyin. Bilindik metsilin 1e1 aynısıdır. İçindeki madde metsildeki simetikondur. Daha gelişmişi falan değil. Simetikon çok kolay ve ucuz üretilebilen kimyasal açıdan sorunsuz bir madde olduğundan bizimki daha kaliteli iddiası da laftan ibarettir. Metsilde 66 mg simetikon bulunur sab simplexte 69. Yani dişe değer bir doz farkları da yok. 1 damladan çok daha az.
Metsil reçetelenebilen bir ilaç olaral ruhsat aldığı için fiyatına devlet karışır ve ucuz tutar. Reçetelenmeme gerek yok diyen diğer ilaç devlet bütçesine bir etkide bulunmadığından devlet fiyatına karışmaz ve 4-5 kat fiyat farkı olur. Size yazık. Pfizeri kendime düşman etmek derdinde değilim ancak göre göre yapılan bu olay da meslekten biri olarak kanıma dokundu ve yazdım. Kazıklanmayın.
Simetikon kimyasal ve biyokimyasal olarak çok rahat bir maddedir. Başka ilaçla etkileşime girmez, bağırsaktan emilip yan etki yapmaz. Dozu aşırı abartmadığınız sürece güvenle kullanabilirsiniz. Bazı forumlarda çocuğa bu ilaçlarla veya bu ilaçları elma yağı, Hindistan cevizi yağı gibi yağlarla karıştırıp bebeğin karnını ayaklarını falan ovduklarını söyleyenlere rastladım. Elinizi kirlettiğinize değmez çünkü dışarıdan hiçbir etkisi yoktur.

Pankreoflat granül: Küçücük paketlerde saklanmış az bir miktar tozdan ibaret gibi görünüz ve kullanacağınızda maya, meyve suyuna veya direk suya karıştırarak bebeğe/çocuğa içirirsiniz. İçinde bir önce ki ilaçta anlattığımız simetikonun bir önceki kuşağı olan silikon toz polimeri ve sindirim enzimleri vardır. Silikon toz simetikon kadar etkili bir köpük kırıcıdır ve gazı serbest bırakır. Önceki ilaçtan farkı bebeğin sindirim enzimleri yetmediği için ortamda kalan sindirilmemiş fazladan yiyeceğin yol açacağı fazladan gaz üretimini kendi içeriğindeki sindirim enzimleriyle sindirerek bebeğin sindirimine yardımcım olur ve gaz üretimini de azaltır. Tek simetikon ilaçlara göre daha faydalı ve etkilidir. Size dışarıdan enzim vermeyin çocuk kendi üretmez sonra diye bir şey söyleyebilirler. Tamamen palavradır. İnsan vücudu dışarıdan sindirim enzimi veriliyor hadi bende artık üretmeyeyim diyecek bir sensör mekanizmasına sahip değildir. Pankreoflatın drje formlarını safra kesesi alınmış kişiler bazen ömür boyu kullanır ve sfra kesesi yoklu nedeniyle oluşan eksiklik hariç başka bir eksiklik zamanla pankreoflat yüzünden oluşmaz. Daha böyle bir şey gösterebilen bir deney, çalışma…vb çıkmadı.
Kuru silikon toz da aynı simetikon gibi kimyasal olarak başka maddelerle etkileşime girmeyen sıkıntısız bir maddedir ancak pankreoflatın içeriğindeki sindirim enzimleri genel anlamda protein yapılıdır. Ayrıca hayvanlardan elde dildiğinden nadiren de olsa alerji yapabilirler. Bu alerji halk arasında penisilin alerjisi olarak bilinen gibi bir reaksiyon değildir. Daha çok ciltte kızarıklık ve döküntü şeklindedir.
Proteinler çok büyük moleküller olduğundan bağırsaktan emilip sistemik etki yaratmaları beklenmez ancak bebeklerin bağırsakları yapıca biraz farklı olduğundan bu maddelerin bebeklerde kana karışıp ileride bazı içeriklere alerji oluşumuna neden olacağı gibi bir düşünce vardır ancak bu düşünceyi destekleyen bir kanıt da yoktur. ben kişisel olarak güvendim ve kendi çocuğumda kullandım. Ancak burada amacım tavsiye değil bilgilendirme olduğundan siz doktora sormadan kullanmayın.
Pankreoflatın sıkıntınızı geçirmesi de sorunun genelde gazdan kaynaklandığının göstergesidir.

Debridat şurup: Bağırsağa sen iyi çalışmıyorsun biraz ıkın emrini veren sentetik bir kimyasal olup aynı zamanda bağırsağın ıkınmasını da kolaylaştıran bir madde içerir. Dediklerini yapar ancak çok güçlü değildir. Büyük insan için olan formunu kullandım ve mesleki olarak çok sevdiğim bir etken madde değil ancak bu amaçla kullanılan ve çocuklarda güvenilir tek ilaç. Gerçek kolikte kısmen etkilidir çünkü bağırsak hareketini düzenleme amaçlıdır. Yanlış sinir uyarımı nedeniyle bozulan hareket yönünü düzeltmez ancak azalmış hareketi arttırır.
Sulandırdığınız şişenin üzerine tarih atın çünkü sulandırıldıktan sonra sadece 4 hafta dayanır. Buzdolabına konmaz çünkü çöker. Güneş görmeyen kapalı bir dolapta saklarsanız 4 hafta boyunca etkisi devam eder. 4 hafta sonra kalan atılır. Düzenli kullanmak etkinin gücü ve kalıcılığı açısından faydalı olacaktır.
Spazmo panalgine: bu konuda belki de en etkili ve en net sonucu veren ilaçtır. İçeriğinde lokal etkili spazm çözücü bir madde vardır ve kafası karışığı için çalışamayan bağırsağın hareketini rahatlatır ve düzenler. Ayrıca içinde barbitürat adı verilen bir sakinleştirici madde vardır ve bebeği ideal bebek gibi yapar. Sakin ve uykulu. Kolay sevilebilir zor ağlayan. Hatta kolay kaka yapan. Ancak bir sorunu vardır. İçindeki barbitürat madde alışkanlık yapabilir. Bebeğin o ilaç verilmediği için günlerce ağladığı yoksunluk sendromu da yaşanabilir kimi araştırmalara göre ileriki yıllarda başka bağımlılıklara da yatkınlık sağlayabilir. Bu nedenle her gün kullanılacak bir ilaç değildir. Çok ucuzdur. Alın evde dursun ancak asla sık kullanmayın tavsiyem haftada 1i geçirmeyin. Çok gerekirse birkaç defa 2 sefer kullanın ama o da sınırlı olsun. Ayrıca hep aynı gün ve saatte vermeyin. Bu ilaçlar psişik beklenti oluşturabilir. Bu da bağımlılığa hazırlayan büyük bir etkendir. Güvenilirdirler. Yan etkileri düşüktür ancak o bağımlılık yok mu. Her bebeğin bünyede farklı zamanda bağımlılık geliştiğinden bir şey söylemek de zor.
Bazı durumlarda bir süre her gün verilmesi gerekir. Doktorunuz size açıklar ancak o zaman o durum ortadan kalktığında birkaç hafta ara verin. Bağımlılığı eroin gibi değildir ve tedavisi vardır ancak zahmetlidir. Güzel ilacı zamanlı ve gereğinde kullanırsanız hiçbir derdiniz olmaz.
Bazen eczane size bu daha zararsız diye gliserin kansuk fitil satmaya kalkabilir. O sadece kabızlıkta kullanılan bir kaydırıcıdır. Ne bağırsak hareketine faydası olur ne gaza ne de başka birşeye. Fazla katı olan kakanın kolay akmasını sağlar. Evde bulunsun ama bu işin ilacı değildir.

Nurse harvey’s şurup: hemşire hatvey adında bir İngiliz halk arasında faydalı diye bilinen 3-4 otun düşük konsantrasyonlu sularını karıştırıp yapmış. Bebeği kısmen rahatlatarak kısmen de bağırsak spazmını azaltarak fayda eder ancak mucize beklemeyin. Sadece fayda eder. Bitkisel deyip dozu abartmayın. Fevkalade ters etki de yapabilirsiniz. Dozuna uyun. Size bu şurubu çok överler ancak önce bir kullanın kendi gözleminize göre devam edin. Kanuni mecburiyet gibi davrananlar oluyor. Nurse öyle bir şey değil.

Hindistan cevizi yağı: Bağırsaklara çalış emri veren bazı maddeler içerir, kısmen dengeleyici etkisi nedeniyle bir yere kadar spazmı da çözer, mukus salgısı az olan çocukta bizzat kendi kaydırıcı etki göstererek kakanın bağırsak duvarlarını rahatsız etmesini önler ve kolay kaka sağlar. Faydalıdır ancak mucize değildir. Doz açısından diğer maddelerin çoğundan daha esnektir. Ayrıca bebeğin tadını sevme ihtimali daha fazladır. Sadece çok kolay sıvaşır ve suyla temizlenmez. Ter beziyle de atıldığından bebeği sık yıkamanız gerekir.
Size tavsiye edenlerin söylemeyi unutacağı şey soğuk sıkım Hindistan cevizi yağının asıl faydalı olan tür olduğudur. Standart sıkımlar hiç fayda etmez ve çok kötü bir tatları vardır. Farkı anlamak kolaydır. Soğuk sıkımlar çok pahalıdır fiyat 2-4 kat arası daha fazladır, serin ortamda hemen katı hale geçer standart sıkımlar buzdolabında bile sıvıyken soğuk sıkımlar 15 derece civarında donmaya başlar, tadı daha bir Hindistan cevizidir standart sıkımlarda kimyasal bir tat vardır, soğuk sıkımlar sıvı haldeyken bile berrak değildir içinde lif kalıntıları vardır standart sıkımlar son derece berraktır ve soğuk sıkım yapın kokusu gerçek Hindistan cevizini çağrıştırırken standart sıkımlar sadece andırır. Soğuk sıkım ürünlerin üzerinde soğuk sıkım diye yazar. Diğeri bir şey yazmaz. Soğuk sıkım yağı bulmak zordur. Size küçük şişede olanı vermeye kalkarlar. 2014 yılında zade vital diye bir markada bulmuştum. Sonradan başka marka çıktı mı bilmiyorum. Araştırın.  Standart sıkım 20 gramı 6 tlyken 40 gram soğuk sıkım 30 tlydi.

Kimyon suyu: 1 çay kaşığı kimyonu yarım çay bardağı suda kaynatın su soğuduktan sonra kimyonun çökmesini bekleyin ve üstte kalan renkli ancak berrak suyu içirin. Sancıyı alır ve kolay gaz çıkarmayı sağlar. İlginçtir gaz çıkışını arttırır ancak kaka frekansı pek değişmez. Günde 4 defa kullanılabilir. Fazlaya kaçmayın. 2-4 çay kaşığı verilebilir veya enjektörle 1-1.5 ml. 24 saat ancak dayanır her gün yenileyin.
Bazı yerlerde ezilmemiş kimyonun daha faydalı olduğu söylenir bazı yerlerde de toz kimyonun. Ben bir fark göremedim.  O yoklukta çare ararken sübhanekeyi tersten oku fayda eder dense insan dener. Siz de duruma göre bir deneyin.

Rezene suyu: Fayda ettiğine inanılır genel kanıdır. Bende fayda etmedi ama denemekte fayda var.

Muskat: Az bir miktar günde 1 defa kabuğunu biberona katın fayda eder derler. Denemedim.

Zeytinyağı: Kaka zorluğu da varsa saf sızma zeytinyağı 1-2 ml günde kullanımda fayda eder. Ancak tam bir kolik çözücü olmaktan çok bağırsakları rahatlatıcı ve kısmen hareket sağlayıcıdır. Kaka sorununu büyük oranda çözüyor ancak spazmda etkisi zayıf.

Laktaz enzimi (laktazm): Laktoz sütte bulunan ve süte has şekerdir. Yapısı itibariyle diğer şekerleri sindiren enzimler laktozu sindiremediğinden laktaz adı verilen özel bir enzim ile sindirim sağlanır. Laktaz bazı kişilerde doğuştan eksiktir veya hiç yoktur. Bebeklerde de salgılanması zaman zaman azalır veya yavaş yavaş artar. Bu süre zarfında bebek laktozu sindirmeyi beceremez. Sindirilemeyen laktoz bağırsaktaki bakterilerce sindirilir ve gaz açığa çıkar. İnsan laktazı gazsız sindirim sağlar ama bakteri laktazı gaz çıkışına neden olur. Bu da bebekte gaz demektir.
Laktaz enzimi bazen azdır bazen de tamamen yoktur. Bebeklerde azlık veya yokluk durumunda zamanla geçme şansı vardır. Yani sorunu8nuz laktaz enzimi eksikliğiyse bir süre sonra geçme ihtimali var.
Mama içen bebekte mamaya her 100 ml için 2 damla olacak şekilde eklenerek; anne sütü emen bebekte direk ağıza 2-3 damla damlatarak kullanılır. Ben sadece laktazm diye bir marka bulabildim. Farklı bir markda hatta her ilaçta önce içini okuyun. Zaman içinde bazı değişiklikler yapılır. Dozu öyle tayin edin.
Eğer laktaz enzimi kullanımıyla sorununuz şöyle böyle çözüldüyse bebeğin laktoz sindirimi yetersiz demektir ve büyük ihtimalle birkaç ay içinde sorun ortadan kalkabilir demektir. Çok ciddi düzelme varsa çocuğu ciddi bir hastaneye götürün ve laktazını ölçtürün. Büyük ihtimalle laktaz üretimi çok düşüktür. Laktozsuz mamaya geçmeniz gerekebilir. Yaş ilerledikçe tamamen olmasa da bir hayli düzelme ihtimali var.

Laktaz enzimleri soğuk zincirdir. Yani dolapta saklanır ve açıldıktan sonra 1 ay içinde bozulur. Çantanızda gezdirmeye de kalkmayın. Bozulmuş enzim artıkları alerji yapabilir.


Tavsiyelerim:
1-      Kolik zaman içinde kendi kendine evrimleşir. Yani sorun zaman içinde şekil değiştirebilir. Bulduğunuz bir çözüm birkaç gün hafta veya ay sonra fayda etmeyebilir. Bilginiz olsun.
2-      Kolik çok sebepli bir olaydır. Bazen birden fazla çözüm denemeniz gerekebilir.
3-      Bitkisel zararsız fikrini kafanızdan çıkarın. Dozu şaşarsa her şey zararlıdır.
4-      Size her kafadan bir tavsiye gelecektir ve en iyisi o tavsiye olacaktır. Tavsiye işe yaramadığında gönül koyan bile çıkar. Hazırlıklı olun. Kimseye uymak zorunda da değilsiniz.
5-      Hiçbirşey işe yaramadığında korkmayın. Kolik böyle bir şey. Aramıza hoşgeldiniz. Bir ara kendiliğinden geçiyor. Bazen 1 anda bazen 1 günde bazen de bir süreç içinde azalarak kolik geçer. İleri yönelik kötü birşeyin habercisi de değildir.
6-      Buradaki açıklamalar bilgilendirme amaçlıdır. Tavsiye değildir.
7-      Burada yazmayan ruhsatlı, ruhsatsız ilaç, kocakarı ilacı, hurafe (sübhaneke olayı gerçektir) mevcuttur. Ayakları elma yağı veya tatlı badem yağıyla ovalamak kısmen zararsızdır ancak içilecek bir şeyi önce bir araştırın. Çocuğun o ağlayışı dinmedikçe herşeye hazır olursunuz ama merak etmeyin araştıracak zamanınız var.

8-      Sabır sabır sabır.