14 Temmuz 2015 Salı

hamile giyim nedir neye dikkat edilmeli neler hamilelere uygundur neler değildir büyük beden almak çözüm olur mu


Hamile giyim:

Giyim kuşam konusunda hanımlara diyeceğim bir şey olmadığının farkındayım. Bu bölüm genelde erkekler için. 2-3 ay giymeye hamile kıyafeti mi alınır, 2 numara büyük al nasılsa ilerde kilo alırsın o zamanda giyersin gibi laflar duydum çevremden ve çok kızdım. Aynı şey değil. Yağ dolu hafif bir göbekle su dolu yoğun ve hareketli bir hamilelik çıkıntısını taşımak aynı şey değil. Zaten kilo göbeğiyle hamile göbeğinin yerleri de farklıdır. Bu yüzden 2 numara büyük almak bir fayda etmez. Hamile kıyafetleri daha saran ve destekleyen şekilde yapılırlar. Mühendislikleri farklıdır. Arabanızın motor gücü beygir olarak traktörle aynı tarla süreyim demediğinize göre bunu da yapmayın.

Hamile kıyafetleri bebeğin ağırlığını sarar ve dağıtır. Özelikle pantolonda kalıpları tamamen farklıdır. Hamilelikte büyüme daha aşağıdadır ve bel yapısı buna uyumludur. Üstelik bebek büyümeye devam ettiği ve hareket ettiği için o değişimi toparlayacak içeride ikinci bir kat daha olur.

Üst giyim için de geçerlidir. Şişmanlar için olan büyük bedenlerin büyük olan kısımları hamilelere göre biraz daha yukarıda kalır. Bu nedenle düz kesim bazı kıyafetler hariç üst giyimde de hamile modelleri genel giyimden farklı kalıplara sahiptir.

İç giyimde de pantolona benzer şekilde iç alt giyim destekleme yapacak şekilde üretilir. Ayrıca kışlık olanları bebeği de saracak şekildedir. Diğer yandan genel giyimde kullanılan kumaşların yapısıyla hamilelerinki farklıdır. Hamileler daha kolay alerji olduğu için hamilelerde daha az sentetik malzeme kullanılır ve daha esnek bir dokuma kullanılır. Genel giyim için üretilen kıyafetler bebeğin hareket etmesine olanak vermeyebilir ve bu da iyi bir şey değildir.

Hamile sütyeni diye bir şey var mı hatırlamıyorum. Ancak değişen hormon ve beden yapısı nedeniyle göğüslerde de büyüme olabilir. Nerden çıktı bu demeyin. Öyle işte. O yüzden daha büyük sütyen almanız gerekebilir. Destekli mi Balenli mi alınacağına hanım karar versin. Hangisinde rahat edeceği konusu kişiden kişiye değişir. Deneyerek öğrenileceğinden teker teker alın.
0-6 ay ile 7-9 ay arası daha farklı ihtiyaçlar olduğundan 2 ayrı sefer hamile kıyafeti almanız gerekebilir. sorun etmeyin. ayrıca herkesin beden yapısı farklı olduğundan x kişisi 1 tane almış biz 2 ay içinde neden bir daha alıyoruz demeyin.

fark

bel kaplaması farklı

bacak kısmı kısalsa da bel kısmı hep benzer

değişikliklere daha yatkın

sadece alt kısmı daha geniş.

bununda. büyük beden alıp iğreti durmasının ne anlamı var.

kesim hamileliğe göre olmasa istediğiniz kadar büyük beden alın böyle durmaz.

zamanla yaşayacağınız gerilmelere daha uygun

anne hazırlığı, emzirme sütyeni, üstten düğmeli gecelik, lohusa külotu, terlik ne neler almak gerekir


Anne hazırlığı:

Emzirme sütyeni, lohusa külotu, üstten düğmeli gecelik.

Doğuma bebek kadar anne de hazırlanmalı. Her ne kadar bizler nenelerimiz tarlada doğurur işe devam ederdi diye övünsek de o tarlada doğuranların ve doğanların ciddi bir kısmı orada ölürdü. Anneyi ihmal etmeyin.

Doğum normal de olsa sezeryan da olsa annede doğum sonrası kanama olur. Ayrıca sık muayene gerekebilir. Ayrıca epidural doğumlarda o bel bir süre çok rahat olmaz. Annenin en basit tuvalete gitmesi bile sorun olur. O durumda eşofman altını çıkarayım kısmı anlamlı olmaz. Rahat da olmaz emin olun.

Bu nedenle doğumda ve doğumdan sonra bir süre daha (birkaç gün ile birkaç hafta arası kişiden kişiye değişir) gecelik tarzı giymek daha iyidir. Bazı doğumlarda biraz fazla dikiş atılır. O durumda doğum sonrasında da alta eşofman türü bir şey giymek zor olur.

Normal gecelikten farklı olarak anne geceliklerinin üst kısmı düğmeli olur. Bebek emecek. Onun için tüm geceliği çıkartmak efektif olmaz. 2 düğme açarak olayı çözersiniz. Satıcıların geneli zaten doğum geceliği derseniz bilir. Gözünüze ve bedeninize uyanı seçin. Tavsiyem 3 tane alın. Kanama olursa elinizde yedek olması iyi olur. Ortada kalıverirsiniz sonra. Her zamanki gibi sentetik malzemeden uzak durun. Hamilelik ve sonrası alerjiye çok yatkın olacaksınız.

Az da olsa kanama ve sızıntı bir süre daha devam edebilir. Ayrıca doğum sonrası pelvik bölge biraz hassaslaşır. Bu yüzden loğusa külotu olarak adlandırılan şeylerden alabilirsiniz. Biz almadık ve eksikliğini hissetmedik. Veya ne olduğunu bilmediğimiz için hissetmedik zannediyoruz. Bütçe ve imkan varsa alın bir kenarda dursun pahalı bir şey değil.Kullan at modellerden alabilirsiniz. Hamilelikte kullanılan destekli külottan farklıdır. Orada amaç bebeğin ağırlığına destek olmakken burada amaç daha iyi sararak sızıntıyı önlemektir

Anne normal hayata döndükten sonra da bebek emmeye devam edecek. Bu nedenle emzirmeyi kolaylaştıracak emzirme sütyeni alın. Normal sütyende emzirme için tamamını çıkarmak gerekir ki bu çok sıkıntılıdır. Her yerde de yapamazsınız. Emzirme örtüsü de size o kadar alan sağlamaz. Tuvaletlerde gezmenin de gereği yok.

Emzirme sütyeni iki katlıdır. Tam emme bölgesini açabileceğiniz bir kapak kısmı vardır. tek elle yapılabilen küçük bir hareketle bebeğe yer açar. Çok pahalı değiller ancak iyi bir şey alın. Zaten hassaslaşan yerleri bir de kötü kalite kumaşla tahriş etmeyin. Bebek zaten tahriş edecek.

Sayısına karar vermek zordur. Bizim zırtapoz emmediği için 3-4 tane yetti. Ama normal emziren anne en az 6 ay kullanacağı için normalde kaç tane varsa o kadar almanızda fayda var. Tavsiyem bebeğin emme kararı belli olana kadar 3-4 tane alın. Daha sonra gerekirse sayıyı arttırırsınız. Bütçeniz uygunsa birkaç farklı marka alın. İlk aldıklarınızı kullanırken memnun kaldığınız markayı görüp devamını ona göre alırsınız.



Terlik konusunu unutmayın. Bunu insanlar mutlaka düşünmüştür diyorum ancak insanların tüylü topuklu terliklerle gittiğini duyunca değinmeden edemedim.

Düz tabanlı bir şey alın. Ayağınıza temas edecek kısmın deri olması iyi olur. İlk zamanlar yürümekte zorlanabilirsiniz. Bir de kayma derdiniz olmasın lastik tabanlı alın. normalden biraz geniş olursa iyi olur. Hamileliğiniz ilerledikçe fark edeceksiniz zaten vücut su topladığından ayaklar da şişecek ve eski terliklerin çok azı size olacak. Genelde doğumdan sonra geçiyor ama hemen değil. Birkaç hafta bazen de birkaç ay alabilir. Bazı durumlarda ayak yarım numara büyür. O yüzden hamileliğin sonlarında aldığınız bir terliği götürün veya hastane için alacaksanız bir numara büyük alın. serumlar nedeniyle o ayaklar iyice şişecek.

 kullan at loğusa külotu

destekli hamile külotu

resmin kusuruna bakmayın emzirme sütyeninin nasıl bir şey olduğunu göstermek için internetten indirdim. resmin sahibi firma kusuruma bakmasın. başka yoktu.

7 Temmuz 2015 Salı

mamalar bebek mamaları marka karşılaştırmaları lifli mama prebiyotik probiyotik nedir mama seçiminde nelere dikkat edilmeli


Beslenme: /mama

Gençlerin beslenmesi başlı başına bir konu.  Burada şunu yesin bunu yemesin kısmına fazla değinmeyeceğim. Ama bunun dışında da çok fazla konu var. anne sütü alan çocuk için çok problem yok ama almayan için var. ayrıca her iki bebek için de ek gıda konusu başlı başına bir muamma. Elimizden geldikçe.

Mamalar:

                Bebek anne sütü almayabilir. Süt gelmez, az gelir, fizyolojik bir sıkıntı veya hastalık vardır süt alamaz (örn ileri laktoz intoleransı) veya bizzat kendisi keçinin tekidir ve emmemek için direnir. Bende bundan bir tane var.

                Ayrıca doğumu izleyen ilk haftalarda büyük ihtimalle süt yetersiz gelecektir. O zaman destek gerekir. Sütün yetip yetmediğini anlamak basittir. Bebek memedeki sütü ortalama 10-15 dakika içinde bitirir. Yani bebeğin memede kalış süresini uzatmanız onun daha iyi beslenmesini sağlamaz. Her bir memede 10ar veya 15er dakika tutarsanız (şimdiki tıbbın tavsiye genelde 10 dk) ve bebek 2 saatten önce acıkıyorsa (veya verdiğiniz mamayı emiyorsa) süt yetmiyordur. Ayrıca aylık kontrolde ayda 1 kilonun altında kilo almışsa yetmiyordur. 1 ay beklemek zor derseniz 1 kiloyu 30 a bölün (oertalama 30-35 gram arası) bulduğunuz rakamı da 7 ile çarpın (200-250 gram arası). Neden 7 ile çarparız: çünkü 30 gram farkı ölçmek çok zordur ve hataya çok açıktır ama ortalama bir dijital terazi 200 gram farkı ölçebilir.

                Ayrı bebek terazisi almanıza gerek yok. Ortalama bir dijital tartınız varsa önce siz çıkın ve ağırlığınızı kaydedin. Sonra bebekle çıkın ve ağırlığınızı kaydedin. Aradaki fark bebeğin ağırlığıdır. Önceki haftanın değeriyle aradaki farka bakarsanız haftada aldığı kilo bulunur ve karar verilir.

                İşlemleri yaptınız ve destek kullanacaksınız. Peki ne kadar mama? İlk yol 60 ml mama yaparsınız o zaten doyduğunda bırakır. Kalan miktara göre sonrakileri hazırlarsınız. İkinci yol bir boşlukta memeyi sağar çıkan süte bakar ve 60a tamamlamaya çalışırsınız. Devam eden haftalarda toplam kaç ml içileceği her mama kabında yazar. Ancak süt miktarı sürekli artacağı için her hafta sağım yapıp kontrol etmeniz gerekir ki bu pek pratik olmaz. Bence ilk metodu kullanın. Eğer verdiğiniz mama desteğine rağmen ilk baştaki açlık belirtilerini gösterirse takviye miktarını arttırırsınız.

                Kimileri biberon emen çocuk meme emmez der. Bence doğru değil. Başta az gelen süt nedeniyle her iki yöntemle beslenip süt artınca sadece emdiği çok vaka gördüm ve duydum.  Emip emmemek bebeğin zırtapozluk düzeyiyle ilgili bir olay. Öyle olsa emzik verilen çocukların hemen memeyi bırakması lazımdı. Şu olabilir: Standart biberon emziği emip onun şeklini daha çok sevip memeyi emmeyebilir (bana çok makul gelmedi.) ancak standart avent, avent natura, çiko, geniş ağız nuk, mamajoo gibi anne memesine en yakınız iddiasındaki ürünlerde bu olmaz diye mantık yürütebiliriz. Ancak dediğim gibi biberon emen meme emmez sözü bana ters geldi. Çocuk çok obursa ve hızlı akışlı emzik kullanırsanız yine belki ama şunu düşünmek gerek onlar içgüdüyle hareket eder ve menfaatini bilir. Ayrıca emme onlarda reflekstir.

                Doğuma giderken yanınıza mama alın. Genelde devlet hastaneleri dahil hastanelerde mama olur ancak siz alın. Olmama ihtimali de var. ilk gün çocuğu aç bırakmayın. İlk birkaç gün bebek kan şekerini ayarlayamayacağı için çok sık hipoglisemi (düşük şeker)durumuna girer. Bu durumun uzun vade bir etkisi yoktur ancak size geceyi ve geceleri zindan eder.

Dilerim mamayla işiniz olmasın süt hemen ve yeter miktar gelsin ancak gelmezse hangi mama? Her şeyden önce bu küçük insanlar mama seçebilir, hatta seçer. Mama kesin değiştirilemez bir şey değildir. Hatta arada değiştirilmesi iyi bile olur. Her mamanın içinde bir diğerinde olmayan bir şeyler olur (sizin için değil patent için). Deyim yerindeyse dengeli beslenme sayılır.

İkinci bir unsur yine tıp fakültesi mezunları bana kızacak ama doktor mama önerdiğinde neden bu diye sorun. Size net bir sebep veremiyorsa kullanmak zorunda değilsiniz. Bu iyidir, bundan memnunum (sen mi içtin), şimdiye kadar şikayet gelmedi, doktor olan benim  gibi sözler net cevaplar değildir. Kendi çocuğumda da kullandım cevabı da bence tatmin edici değildir. Alışkanlıktan mı kullandın yoksa hepsini denedin inceledin ve öyle mi karar verdin kısmı açık değildir.

Ayrıca bu iş araştırmayla olmaz. Kağıt üzerinde en iyi olan formül sizin bebeğe uymayabilir veya basitçe çocuk onu sevmeyebilir. Eğer mamayla beslenmek zorundaysanız deneyip öyle karar verin.

Daha önce mamalarla ilgili yazarken benim çocuğum deney tahtası değil demiştim. Gün oldu devran döndü çocuk hasta oldu hastanede yattı ve biz hep kullandığımız hipp bulamadık. Ne bulursak onu vermek zorunda kaldık. Doğumdan önce yaptığım araştırmalara göre biyokimyasal ve saflık olarak en iyisi hipp markaydı. Kıydık paraya çocuğu hipple besledik. Bebek 3 haftalıkken karın ağrıları başladı ve hiç durmadan devam etti. Kolik dendi. Neler neler denedik kar etmedi. Sonra çocuk hastanede yatarken karın ağrıları kesildi. Zaten kolik için kafasına göre bir ara kesilir demişlerdi aynen öyleymiş dedik. Çocuk iyileşti eve geldik geri hipp başladık ve karın ağrıları geri geldi. Hippi bıraktık ve kesildi. Keramet hippteymiş. Kalanları yeni bebeği olan bir başka arkadaşıma verdim ve sorun çıkmadı. Daha sonra kolik sıkıntısı çeken bir arkadaş ne yapayım diye sordu. Mama değiştir dedim. Hipp denemiş ve onda da ağrı kesilmiş. İlaç sektöründe hastalık yoktur hasta vardır şeklinde bir söz vardır. Burada da mama yoktur velet vardır diyebiliriz. 2014 itibariyle Türkiye’ de satılan tüm mamaları en az birkaç kutu olacak şekilde denedik. Mamanın bebeğin sindirim sistemini etkilemesi ortalama 2 gün alıyor. Yani 1-2 haftalık süreçler mama hakkında ve mamanın bebekteki etkileri hakkında epey fikir verdi. Onları yazacağım. Ancak önce size tavsiye verecek insanların ve kutu üzerinde yazan şeylerin kabaca ne olduğunu anlatalım ki kafanız daha az karışsın.

Nükleotid ilaveli: Laf ola beri gele demenin bir başka yolu. Nükleotid DNA’nın yani o hep sözü edilen genlerimizin ana yapı taşıdır. DNA bütün genetik bilginin kodlar halinde bulunduğu hücre parçasıdır. DNA’ nın içindeki küçüklü büyüklü ancak her biri bir bilgi taşıyan kısımlara da gen denir. Genler de birbirine bağlanan nükleotidlerden oluşur. Bu nükleotidler belli sadece belli şekillerde birbirleriyle bağlandıkları için çok özel bir kodlama yapmaya imkan tanırlar. Bilgisayarlarda bilgiler 1 ve 0 lar ile kodlanır durumuna çok benzer.

Daha göze görünen bir benzetme yaparsak DNA bir semt veya mahalledir. Genler bu mahalledeki binalar, katlar, odalar, kapılar, pencereler gibi daha kendine has özellikli ve değişik boyuttaki yapılardır. Tek başlarına bir anlamları vardır. Kapı bir yeri örter oda bir alandır bina geniş bir alandır gibi. Tuğlalar ve fayanslar…vb de bu yapıların yapımında kullanılan malzemeler olduklarından nükleotidlere benzetilebilir.

Bir gün bir akıllı ortamda hazır tuğla varsa inşaat hızlı ilerler biz de hazır nükleotid koyalım çocuk hızlı büyüsün demiş olacak ki bu işi yapmışlar. Ancak biyokimya ile inşaat farklı şeylerdir. Gerçek hayatta doğada nükleotidler tek başlarına bulunmazlar. Vücudumuz onu yediği şeyleri parçalayarak alır. Ve bu ona yeter. Dışarıdan nükleotid ilave ettim demek biyokimyanın içinden biri olarak bana göre ben hep sentetik malzeme kullandım içinde doğal yiyecek olmadığı için bu eksik kaldı o yüzden dışarıdan ekliyorum demek.

Ayrıca bu nükleotidler doğada serbest halde bulunmaz dedik. Ana nükleotid kaynağı olan DNA lar bir canlının ağırlıkça 1/10 000 (evet onbinde biri yani 10 kiloda 1 gram) oranında olduğundan doğal yiyeceklerden elde edilmesi de çok anlamlı değil. Maliyetini kurtarmaz. Demek ki bu nükleotidler laboratuarda yapılıyor. Tamamen sentetik. Bir doğal gen başka bir canlıya eklendiğinde GDO lu gıda oluyor (genetiği değiştirilmiş organizma) ve bunu duyunca rahatsız oluyorsan tamamen laboratuarda yapılmış sentetik gen ana maddelerinin kullanımı ne kadar iyi/güvenli/faydalı…vs. benim fikrim bu. Zaten bu sözü söyleyenler daha gdonun zararları bilinmezden önce hazırlanmış formüller/markalar.

Lif: Mamada belki de en gerekli 2-3 şeyden biri ancak nedense içindekiler kısmındaki küçük harflerle yazılan bölüm hariç lif içeriklidir diye yazan mama yok.  Siz siz olun içindekiler kısmında lif içeriğini arayın. Lif cinsi çok önemli değil. Ancak var olması önemli. Lif kaka oluşumunu sağlar ve bebeğin bağırsaklarının normal çalışmasını sağlar. Uzun vadede bağırsakların kazandıkları bu alışkanlıklar çok çok faydalı olacaktır. Bağırsak hareketlerindeki bozukluk insana hayatı zindan eder ve çözümün büyük kısmı küçük yaşlarda alınan lif ile sağlanabilir. Lifsiz mama verdiğinizde bebeğin kakası ile bilye oynayabileceğinizi göreceksiniz ne demek istediğimi anlarsınız.

PUFA: (poli unsaturated fatty acid- çoklu doymamış yağ asidi) Yıllarca yağlar sadece bir enerji kaynağı sanıldı ancak öyle değiller. Yağlar yağ asidi adı verilen bildiğimiz sirkenin akrabaları olan bir kimyasal madde grubu olup 3 yağ asidi bir gliserine bağlandığında bildiğimiz yağlar oluşur. Vücudumuzda bu yağlar gliserin ve yağ asidi olarak parçalanır. Gliserin bazı maddelerin yapımında kullanılırken yağ asitleri genellikle yakılarak enerji üretiminde kullanılır. Çok kalorili yakıtlardır. (ilkokul fen derslerinde bile yazar). Ancak genelde aykozanoid denen ve türevleri midenin korunmasından kan pıhtılaşmasına, cinsellik hormonlarından (testesteron ve östrojen çok yakın akrabadır ve aynı kökenden üretilirler) ağrı duyusuna kadar pek çok yerde işe yarayan maddelerin yapımında ana maddedirler ve alternatifleri yoktur.  Son yıllarda omega yağları adıyla icad edilen ve piyasaya sağlık için pompalanan yağlar bu aykozanoidlerin ana maddesi olan aykozan yapılı asidi içeren bir yağdır. Bebeklerle direk ilgisi yok ancak zeytin yağından bu maddeyi kolaylıkla alabilirsiniz. En saf ve iyisi olmasa da olur.

Organik maddeler büyük oranda karbon ve hidrojenden oluşur.  Ancak esas yapıyı belirleyen karbonların kendi aralarında yaptıkları veya yapmadıkları bağlardır. Örneğin toplamda 4 bağ yapabilen bir karbon 4 bağını da farklı bir atomla yapmışsa tüm kadrolar doludur ve buna doymuş molekül denir. Buradan hareketle içerdiği karbon atomları tüm bağlarını başka atomlarla yapmış olan yağ asitleri de doymuş yağ asitleridir. Genellikle katıdırlar, zaten boş yer olmadığı için zor bozulurlar ancak vücutta da sindirilmeleri bir o kadar zordur. Doğada çok seyrek bulunurlar. Biyolojik anlamda pek sevilmezler.

Ancak bazen karbon atomları 4 bağlarından ikisine farklı atom bağlar diğer iki bağı komşusuyla bağlanmak için kullanırlar. Yani içlerinde bir yerde (karbonun simgesi C olduğu için) C=C şeklinde bir bağlanma formu içerenlerde kolaylıkla başka bir atomun araya girebileceği bir anlamda boş kadro olduğundan doymamış yağ asidi adını alır. Genelde sıvıdırlar, görece kolay bozulurlar ancak bir o kadar da kolay sindirildikleri için biyokimyada çok sevilirler. Kısacası vücut için daha az yük getirirler ve ne kadar çok ikili bağ varsa o kadar kolay ve hızlı yanan bu asitlerin bir kötülüğü vardır. Havadan ve sudan çok kolay bozulurlar.  Bozulma hızları çift bağ sayılarına göre 10 ͫ olarak artar. Yani 1 tane çift bağ içeren yağ asidi ortalama 10¹ yani 10 hızında bozulurken 2 çift bağ içeren 10² yani 100 hızında bozulur. 3 çift bağ içerense 10³ yani 1000 hızında bozulur.

Buradan neyi anlıyoruz? Çok sayıda doymamışlık /doymamış bağ içeren yağ asitleri kolay yanabildikleri için bebeklerin metabolizmalarını zorlamadan çok miktarda enerji üretimi sağlayabilirler ancak bir o kadar da hızlı bozularak mamanın hem kuru hem de hazırlanmış sulu ömrünü azaltırlar. Ayrıca dayanıksız olmaları nedeniyle zaten doğada çok 3-4 çift bağdan fazlası bulunmaz. Yani pufa kavramı da eninde sonunda laboratuarda yapılan bir şeye dayanır.  Elzem değildir. Bebeklerin enerji ihtiyacı şekerle karşılayamayacağınız kadar çok olduğu için bebekler yağ yakmaya daha müsaittir. (bu nedenle bebeklere şeker verilmez. Şekeri yakmayı bizler kadar bilmediklerinden kolaylıkla şeker fazlalığı ve bunun zararlarını yaşarlar). PUFA lar kolay yandıkları için bebek karaciğerini yormadıklarını iddia ederler. Bence olmazsa olmaz değil. Ayçiçek yağı, kanola yağı, görece doğal ve çok sayıda çift bağ içeren yağlardır ve bebeklerin metabolizmasında bize göre daha kolay yakılabilirler. Hindistan cevizi yağı da az sayıda çift bağ içermekle birlikte kısa bir molekül olduğundan bu özelliğe sahiptir. Zaten mamaların büyük kısmında bu iki yağdan biri vardır (hindistancevizi yağı görece pahalı olduğundan daha az kullanılır). Ayçiçek yağının ilaç sektöründe kullanılabilecek kadar safı yapılabildiğinden çok arada kalırsanız Ayçiçek yağını tercih edin (çok da lazım değil. Herşey tamam bir bu kaldı derseniz). Bu dediğim büyük insanlar için tam olarak böyle değildir. Sadece bebekler için geçerli. Günlük kullanımda Ayçiçek, kanola gibi yağlar havayla kolaylıkla bozulur ve içinde zararlı trans yağ denen yağlar oluşur. Trans yağ konumuz değil merak eden ayrıca yazsın anlatayım.

Prebiyotik: Milletçe antibiyotik kavramını çok severiz ve sürekli ağızlarda sarımsakta antibiyotik varmış çok faydalıymış gibi laflar dolaşır. Basit ağrı kesicilere bile başlayınca kutuyu bitirmek lazım muamelesi yapılır. Bu yüzden biyotikle biten bu ve sonraki başlık çok rağbet görür. Bilin ona göre karar verin.

Prebiyotik sindirilemeyen besin parçaları anlamına gelir. Yani vücudumuzda o maddeyi sindirecek uygun donanım ve enzim yoksa sindiremeyeceğimiz gıda parçacıklarıdır. 2 yönlü faydalıdırlar. Birincisi lif gibi davranıp kaka miktarını arttırırlar ve bağırsak hareketini uyarırlar. İkincisi faydalı bakterilerin yaşaması için daha iyi ortamlar olduklarından bağırsakta yaşayan faydalı bakterilerin hem daha fazla olmalarını sağlar hem de antibiyotik gibi etkilerle daha az ölmelerini sağlarlar. Lif ve/veya prebiyotik, ikisi veya en azından birinin olması iyi olur. Prebiyotik lif diye bir şey duyarsınız. Yanlış bir deyimdir ancak işinize yarar prebiyotiğin kendisidir.

Probiyotik: Vücudumuzda yaşayan (genellikle bağırsaklarda) faydalı bakterilerin kendi kendilerine üremelerinin yetmediği veya doğal miktarın fazlasının gerektiği durumlarda laboratuarda üretilen faydalı bakterilerin veya onların akrabalarının aktif olmayan halleridir. Maya ile aynı mantıktır sadece bunlar sütte peynirde değil insanın içinde yaşayan bakterilerdir.

Felaket ve medeniyetin yok olduğu film ve dizilerde gördüğünüz kaynaklar azalınca küçük insan topluluklarının birbirleriyle savaşarak  hayatta kalmaya çalışmaları gibi herhangi bir ortamdaki mikroorganizmalarda (mikrop) kendi sınırlı kaynakları için birbirleriyle savaşır. Bu nedenle ömrü çok kısa ve üreme yeteneği olmayan bizim ortamımıza uyumlu bakteriyi dışarıdan verirsek onlar kendilerine yer açmak için ortamda bizi hasta eden bakterilerle savaşır ve bize faydaları dokunur mantığıyla yapılırlar. Bazen de hastalık yapan ama üreme yeteneği olmadığı için hasta edecek kadar üreyemeyen bakteriler verilerek bir anlamda ağızdan aşılama yapılıyormuş gibi kullanılırlar.

Her ne kadar kulağa mucize gibi gelse de mamada probiyotik var diye bir avuç tuz alıp koşmanıza ve memnun olduğunuz bir markadan vazgeçmenize gerek yok. Herşeyden önce günümüz teknolojisinde piyasada bulunan probiyotikler sadece bağırsakta yaşayacak şekilde yapılabilir. Yani bir reklamda gösterildiği gibi birisi çocuğa doğru hapşırdığında mama çocuğu uzay filmlerindeki ışın kalkanı gibi sarıp korumaz. Firma size canım bağırsaktaki bakteriyle savunma sistemini uyarıp savaşa hazır olmasını sağlıyoruz dese de yasal olarak o düzeyde kullanılamazlar ve o şekilde bir etkileri olduğu da ispatlanmamıştır. Piyasada satılan ve ishale karşı probiyotik ile mücadele eden bazı ilaçlar mevcuttur. Bu savunma sistemini uyarma mantığı doğru olsaydı onları sinüzitte de kullanırdık.

Zakkum ile kansere çare bulunduğu yılları bazılarımız hatırlar. Bizde adamı tefe koydular ancak mantık doğruydu. Bazı maddeler  (glikoprotein grubundandırlar ve probiyotiklerle amcasının dayısının yeğenigilin teyzesinin emmoğlu olan muhtar amcanın halasının oğlunun damadının kuzeni olacak kadar akrabalığı vardır.) gerçekten savunma sistemini uyararak savunmayı güçlendirir. Ancak bu maddeler çok alerjendir yani pek çok kişide alerji yapar ve nispeten güvenli olanları da o kadar güçlü olmadığından ilaç olamamıştır. Piyasada satılan birkaç örnek ilaç değil gıda takviyesidir. Kısacası probiyotikli mama sadece biraz daha az karın ağrısı yapar. Fazla bir numarası yoktur. Bildiğiniz rahat ettiğiniz bir marka varsa probiyotik için yuvanızı yıkmayın.

Markalara genel bir bakış:

Şu mamayı kullanın bu mamayı kullanmayın demeyeceğim. Daha önce de dediğim gibi konu bebek oldu mu zaten asgari bir standart mevcut. Bebeklerle ilgili deney şansı da pek olmadığından formüllerin büyük kısmı genel inanışlara dayanır. Yani hiçbir mama bebeğinizin açlıktan ölmesine veya alması gereken maddeleri almadığı için kalıcı hasar yaşamasına neden olmaz. Hiçbir mama anne sütünün yerini tutmaz. Mama çocuklarda fazla kilo yapabilir bunun istisnası hemen hemen yoktur. mama çocuklarının savunma sistemlerinin daha zayıf olduğu ve daha kolay hastalandıklarına dair bir inanış vardır ancak sonuçları kimse sevmeyeceği için kimse bu gerçek mi diye ciddi bir araştırmaya girmedi. Yine de mantıken anne sütü daha efektif olur. Mama sadece destek olarak veya süt yokluğunda veya bebek memeye direndiğinde veya emzirmeyi engelleyen kalıcı, geçici durum varlığında veya bebekte sindirimle ilgili sıkıntı varsa ona uygun hazırlanmış mama olması kaydıyla (örn ileri laktoz intoleransı-laktozsuz mama) gibi durumlarda kullanılmalıdır. Günümüzde zaten aman sadece anne sütü modası olduğundan bu cümlelerim anlamsız gelebilir ancak bu ülkede mamanın anne sütünden daha iyi olduğunu iddia eden doktorları, süt yerine mama modasını, hatta mama ile çocuk beslemenin bir prestij olduğu dönemleri yaşadığım için kendimi söylemek zorunda hissettim. Büyük ihtimalle birkaç yüzyıl daha anne sütünü yakalayan mama bulamayacaksınız.

Mamaların hepsi kötü kokar.

Mamalar açıldıktan sonra hava ile hızla bozulur açık kutuyu 3 haftadan fazla kullanmayın. Sulandırılmış mama içinde mevsime göre 1-3 saat arası ömür verilir ki ben 1 saatten sonra pek kullanmıyorum. Mahalledeki kediler semirdi ayrı mesele. (onlara kötülük yapmıyorum yetişkin kedinin sindirimi bebekten kat kat daha iyi çalışır)

Aptamil-milupa: Gerçek tarihte geleneksel türk alman dostluğu diye bir şey yoktur. Almanların atalarıyla birkaç yüzyıl savaştık. Ama nedense alman yapımı şeyleri milletçe çok severiz. Benim çocukluğumda federal alman yapımı cümlesi bizzat bir referanstı. İyi kötü bakmayız alman yapımına güveniriz. Sırf bu yüzden vosvagen türkiyede en az donanımı en pahalıya satar ve bariz kazık yeriz ama olsun deriz. Milupa grubu mamaların durumu da bu. Marka güveni zamanında iyi tesis edilmiş. 90lı yılların başlarından beri sağlık sektörünün içindeyim bir türlü sevemedim. Yanlı davranmamak için kendi çocuğumda da kullandım ama hala sevemedim. SMA ve smilac gibi neredeyse 50 yıllık bir formülün modifikasyonu ile güncel kaldığını düşünen bir markadır. 75 model ford taunusa 90lı yılların escortunun motorunu koyup focus gibi boyadığında aptamili elde dersin.

Lif içeriği var doğru ancak  sindirimi o içerikten beklediğim kadar iyi olmadı. Tok tutma süresi de çok değil. En büyük avantajı her yerde bulunuyor ve fiyatı ortalama. Suda kolay çözülür.

Smilac: Neredeyse tamamen sentetik içerikli. İnsan yapımı mamaların ilk örneklerindendir ve benim bildiğim 50 yıldan fazladır çok küçük değişiklikler dışında formülü aynıdır. Bunu 50 yılın verdiği güven olarak yorumlayana rastladım ancak olaya tersten bakarsak da 50 yıl öncesinin bilgi ve teknolojisidir. Ya 50 yılda tıp hiç gelişmedi ya da kafalarımız aynı. Bu formülasyon geliştirildiğinde insan yapımı sentetik maddeler daha revaçta (moda) olduğundan formül büyük oranda sentetiktir. Nasıl olmuşsa Hindistan cevizi yağı konmuş ancak kullandığım sürede kendimin alıp kullandığı Hindistan cevizi ile sağladığım bağırsak hareketini smilac sağlamadı. Lif içeriği de olmadığı için kabızlık ihtimali yüksek.

Mama hazırlarken köpürüyor. Enerji içeriğini yüksek tutmak için yağ miktarını arttırmışlar. İçerik listesinde yazmıyor ancak o kadar yağın suda topaklanmaması için yüzeyaktif etkili bir şey kullanılmış. Biberon yarıdan fazla doldurulduğunda köpük taşma yapabiliyor.

Tokluk süresi diğerlerinden %10-15 daha uzun. Bir de bütün markalar açıldıktan sonra 3 hafta dayanırken bu 4 hafta dayanma ömrü vermiş. Aynı şekilde sulandırılan hazırlanmış mama için her marka 1-3 saat arası ömür verirken smilac buzdolabında 24 saat demiş ki bu hem koruyucu madde varlığını hem de tam sentetik kimyasal madde yoğunluğunu düşündürüyor. Bu saydığım maddeler karaciğeri zorlayabilecek yapıda maddeler. Açıktan bir şey görmedim ancak mesleki olarak rahatsız oldum. Neme karşı da çok dayanıklı ki normalde bu kadar dayanım beklenmez. Onun için de bir başka katkı katıldığını düşünüyorum.

Kolay bulunmuyor. Büyük bebek marketlerinde bile rastlamadım. Eczanelerden almanız gerekiyor. Ucuz da değil.

SMA: Smilac gibi eski ve sentetik içerikli bir marka. Sadece daha az katkı içeriyor. Lif içeriği de yok. Arada birileri bir şeylere faydalı dedikçe PUFA vb şeyler eklenmiş ama hala eski formül. Çok büyük ihtimalle kabız yapıyor ve hızlı kilo alımı yapıyor. Bazen büyük marketlerde rastlasam da bu marka da smilac gibi kolay bulunan bir marka değil. Küçük ambalajı pahalı büyük ambalajı görece ucuz. Bu markayı kullanırsanız çoğunluk eczanelerden bulmanız gerekecek. Az köpürüyor ve nispeten kolay suda eriyor ancak biberon daha zor yıkanıyor. Yağ miktarı yüksek. Tokluk süresi normal.

Bebelac: Şimdilik en ucuzları hatta fiyatı nedeniyle sık sık dökme deterjan gibi dökme mama diye dalga geçildiğini duyacaksınız. Uzun zaman kullanmaya direndim. Ancak içlerinde en memnun kaldığım marka diyebilirim.

Lif içeriği var ve oldukça yüksek. Kabızlık yaşamadım. Suda kolay eriyor ve kolay yıkanıyor. Ucuz ve kolay bulunuyor. Neme karşı orta dayanıklılıkta. Abartılı ambalajlardan kaçınılmış. Çöpe attığınız şeylere fazladan para vermediğimi düşündüm. Tokluk süresi normal.

 Kolay bulunan bir markadır. Ayrıca çok farklı gramajlı ambalajları olduğu için para durumunuza veya benzer ihtiyaç farklılıklarına göre hitap eden farklı boyutta ambalaj bulabilirsiniz. İdareten gittiğiniz bir yerde köşedeki market veya eczaneden küçük bir ambalaj alabilirsiniz.

Fazla kilo yapmıyor. Köpürme sorunu yok. Yağ ve proteinleri görece kolay sindiriliyor. Sentetik maddeler kadar doğal olanlar da var. İhtiyaçların çoğuna cevap veriyor. En son bu markaya karar verdim ve kullanıyorum hem beklediğimden iyi çıktı diğerlerinden eksiği yok hem de ucuz ve kolay bulunuyor.

Hipp: Kağıt üzerinde mükemmele en yakın formül diyebilirim. İçeriğinin tamamı doğal ve organik kaynaklı. Mantar yağı gibi kolay sindirilen ve kalıntı bırakmayan içeriklere sahip. Kutusu bile içinden mama alırken veya kutuyu yıkarken elinizi kesmeyecek şekilde yapılmış. Kullanıcılara belli bir saygı var. Lif içeriği çok yüksek değil ancak içerikteki prebiyotik ve tek tip yerine çeşitli yağlar kullanıldığı için kabızlık sorunu yok.

Gelgelelim marka pahalı ve zor bulunuyor. Büyük mağazalarda veya bebek marketlerinde bile her zaman bulacağınızın garantisi yok. Eczanelerde bile her zaman bulunamayabilir. Türkiye dağıtımcısı kimse bulunmasın da insanlar soğuyup almasın diye uğraşıyor sanki. Ayrıca raf ömrü kısa. Diğer markalar 2 yıl verirken hipp sadece 1 yıl. Yani kullanılmayan kutuları saklayalım deme şansınız hemen hemen yok. Ayrıca ithalat ve gümrük süreleri de düşünüldüğünde alacağınız kutu en iyi halde 7-8 aylık ömrü kalmış olacaktır.

Suda erimesi diğer markalardan sıkıntılı. İyi çalkalamazsanız kolaylıkla biberon iç çeperinde topak kalıyor. Normalde biberon kolay temizleniyor ancak bu topaklar biraz beklenirse daha zor temizlenir hale geliyor.

Bu mama benim çocuğa dokundu. Bebekler kafalarına göre marka seçer deyimini bizzat gördüm. (benimki her konuda bunu yaşattı). Kısacası evet güvenilir bir marka ama kesinlikle sıkıntı çıkarmayacak diye bir garanti yok.

Hero: (ülker) En kolay bulunan 3 markadan biri. Lif içeriği var. Kolay çözülüyor ve kolay yıkanıyor. Fiyatı da nispeten uygun. İçerik kısmen sentetik kısmen de doğal. Pufa vb içerik ilavesi ile marka değeri yapılmaya çalışılmış ancak diğerlerine bir üstünlüğü yok. Bana göre büyük bir dezavantajı var. Mama tok tutmuyor. Normalde 3 saatte 1 mama alan bebek heroda 1 saatte acıkıyordu. Zaten kullanırken bu mamanın biraz daha sulu olduğunu göreceksiniz. Neme dayanımı orta. 

Evolvia: Pratik ve kullanışlı bir kutusu var (gülmeyin gecenin bir saatinde tek gözle veya tek elle veya arabayı kenara çekip aceleyle trafikte mama yapmaya çalışırken kolaylık çok farkediyor).  Lif içeriği mevcut. Formül olarak heroya benziyor ve onun gibi tok tutmuyor. Mama kolay nemleniyor. Pahalı, zor bulunuyor (ben aldığımda sadece e-bebekte satılıyordu) ve tek tip ambalajı var. Ivır zıvır ilaveli diğerlerine bir üstünlüğü olmayan bir mama.

Kavanoz mamalar:

4. aydan itibaren kullanabileceğiniz kaşıkla verilen mamalardır. Tüm markalar ultra organik ve ultra doğal, mega güzel olduğunu iddia eder. Bir kısmı evde kolaylıkla yapabileceğiniz karışımlardır. Bazıları da ya kolay bulunmaz ya da o kadar az yapmak mümkün olmayan tariflerdir. Örneğin sadece 100 gram sütlaç yapamazsınız. 1 tencere yapayım çocuğa da veririm derseniz bebeğin alabileceği kadar şekersiz, nişastasız ve pirinçleri yumuşamış sütlacı kime içireceksiniz.

Konu bu mamalardayken anlatalım. 4. Aydan itibaren önce çilek ve kivi gibi alerji yapabilecek meyvelerle, turunçgiller, brokoli gibi zor sindirilen meyve ve sebzeler ile lahana ve karnıbahar gibi çok gaz yapan yiyecekler haricindekileri önce tattırmaya başlayabilirsiniz. Zamanla bebeğin sıkıntı yaşamadıklarının miktarını arttırabilirsiniz. Bir günde bir tane ek gıda verin ki bebeğin ona olan tepkisini görebilin. Bebek her gıdayı aynı şekilde sindiremez. Bazıları için zamana ihtiyaç duyar.

Kavanoz mamalarda çeşit çoktur. Hem başlama zamanı olarak hem de içerik olarak. Kimi mamalar 4. Aydan itibaren başlanabilir. Ama doktor 6 ay sadece anne sütü dedi çocuğa zarar verir miyim diye soranlar olabilir. Vermezsiniz. Bu mamalar da yoldan geçen hurdacı tarafından yapılmıyor. Kimse marka değerine zarar vermek istemez ve eşeğini sağlam kazığa bağlar.

Kavanoz amalarda çok çeşitli içerikler vardır. Uygun içeriklerden (4. Ay 5. Ay…vb) bütçenize göre farklı karışımlardan alın ve bebeğe yedirin. Sevdiklerine daha sonra sayıyı arttırabilirsiniz. Kavanoz mamalar mecburi değildir ancak ev dışında büyük kolaylıklardır. Ayrıca bazı karışımları evde yapmanız çok mümkün değildir. Sadece 100 gramlık ıspanak, havuç, tavuk karışımı yapamazsınız yapsanız da ya pahalıya gelir ya da tadı bir tuhaf olur. Attığınız taş ürküttüğünüz kurbağaya değmez. Ancak elbette tek elma, muzlu şeftali gibi karışımları yapabilirsiniz ve yapın.  Cam rende ile kolaylıkla yapabilirsiniz. Cam rende hem ucuzdur hem elinizi kesmezsiniz hem de küçük parçalar yerine ezilmiş püre verir.

Kavanoz mamalarda açıldıktan sonra dayanım süresini mutlaka okuyun. Genellikle kapağı açılınca süt ve süt ürünü içerenler buzdolabında 24 saat diğerleri 2-3 gün dayanır ancak markadan markaya fark olabilir. Siz okuyun.

Gerek kavanoz gerekse evde yapılan mamalarda yani kaşıklı mamalarda sabrınız zorlanacaktır. Çok saçarlar bolca önlüğünüz olsun.

Hipp: Bol çeşitli ve en pahalı marka. Benim velet çok sevdi ama bulduğun çeşidi bir daha bulmak zor. Tatları güzel

Milupa: çeşidi en çok olan marka diyebilirim. Bulması da nispeten kolay ancak çeşit çok olduğu için her zaman aynısı bulamayabilirsiniz. Benim velet sevmedi. Ben de sevmedim. Kabızlık falan yapmadı ama bazı karışımları çok kötü kokuyor. Fiyat orta.

Bebelac: Çeşit hipp ve milupadan az ama çocuğa yedirecek farklı şeyler bulabileceğiniz kadar çok. Genelde de aradığınızı buluyorsunuz. Kolay bulunur ve en ucuz. Tatları hipp kadar olmasa da güzel. Çocuk da sevdi.

Hero: hepsinden kolay bulunuyor ve bebelac kadar ucuz ancak çeşidi az tadını ben denemedim. Velet kullanıyor.



11 Eylül 2014 Perşembe

bebek bakım sağlık ateşölçer derece tırnak keskisi kulak çubuğu nelere dikkat edilmeli ateş ölçer havale

Bebek bakım ve sağlık:
                Normal hayatımızın seyrinde tırnak kesmek gibi kişisel bakımların varlığını çoğunlukla farketmeyiz. Sıradan birer olaya dönüşmüşlerdir. Bebeklerde durum biraz daha farklı. Onlar kendileri karar verecek durumda değil. Üstelik fizik yapıları gereği şekil ve boyut olarak farklılıklar mevcut. Evde bulundurmanız gereken malzemelere kaba bir bakış atacağız.
                Tırnak keskisi:
                Bebeklerin elleri ve parmakları çok küçük olduğu için haliyle tırnak keskilerinin ağızları da çok küçük. Buna orantılı olarak tutacak ve basacak alanları da çok küçük. Genelde elde durması çok zor olacak kadar küçük oluyorlar. Bu nedenle alt tutacak kısmında elinize uyumu sağlayacak ek parça olan türleri tercih edin. Uygun fiyata büyüteçli bulursanız alabilirsiniz. Ben kullanmadım ama kullananlar memnun. Sadece merceği kaldırdığınızda el hareketinizi engellememesine dikkat edin. Bazı dizaynlarda mercek basma yerini bloke ediyormuş.
                Normal makas şeklinde olanları da var ancak kullanmadım yorum yapamayacağım. Bana idaresi zor geldi.
                Marka ne kadar önemli bir şey diyemeyeceğim. Ben bebedor aldım işimi görüyor. Açıkçası şans işi. Aynı markanın farklı lotları bazen farklı firmalardan alındığı için aynı marka aynı görünümdeki iki keskiden biri düzgün keserken öbürü ezerek kesebilir. Bunu önceden kestirmenin yolu pek yok. Kaliteyi çok süründürmeden uygun bir şey alın. Zaten bu tip kalemlerde çok büyük fiyat dalgalanmaları olmaz.
                Yeri gelmişken. Bebeğin tırnakları ne zaman kesilir? A 40ı çıkınca b 83 ü çıkınca c 6 aylık olunca d 1 yaşında e hiçbiri. Cevap e. Doğduğu andan itibaren gözünüz yediği an kesebilirsiniz. Parmaklar çok ince insan korkuyor yoksa başka bir sakınca yok. En azından ne duydum ne gördüm. Biz 10 günlüktü kestik. Adana sıcağında eldiven kullanamadık mecbur kaldık. Tırnakları jilet gibi.
                Ne zaman keselim uyurken iyi mi?
                Bizimkini ilk başlarda alıştırdık uyanıkken de kesebiliyorduk sorun çıkarmıyordu. 1-2 seferde alışıyorlar. Sonra hastanede yattı ameliyat oldu huyu değişti artık uyurken ancak kesebiliyoruz. Ne olursa olsun hepsini aynı anda kesmeye kalkmayın zaten. Çabuk sıkıldıkları için elleri kolları durmuyor. 1-2 saat arayla halledin.

 
Markaya takılmayın internetten indirdiğim resim. Bu tarz ele gelecek kadar büyütülmüş model.
 sıkıntı yaratabilir.
nuk iyi bir marka ve bu keskiden memnundum ama kavraması zordu.bebedorun arkasını çıkarıp ona taktım



  faydalı bir icat ama zamanla ihtiyaç kalmıyor. Mercek çıkarsa iyi olur ya da uzağa kıvrılırsa.

 bu da iyi bir şeye benziyor. Kullanmadım resim ararken buldum
 kullanmadım yorum yapamam. Bana zor geldi. Ek faydası var mı bilmiyorum.
                Bunların yanında bazı setlerde törpü falan var. Normal kesmeyi becerdim bir de törpü yaparım derseniz siz bilirsiniz. Zararı yok.
                Bazı özel bakım aletlerini buraya almadım. İhtiyaca göre bakın.

Tarak ve fırça:
                Her markada set halinde var. Gereklilikler belli zaten. Fırçanın kılları çok yumuşak olmalı, taraklarda tarak dişlerinin ucu yuvarlak olmalı. Özel geyik boynuzu veya şimşir tarak almanıza gerek yok. Düz plastik veya mikalar işinizi görür. Sırma saç taramayacaksınız. Çoğunlukla dökülen kafa derisi için veya ilaç sürüp dağıtmak için kullanılacaklar.

Oda nemlendirici:
                Faydalı hoş bir alet ancak olmazsa olmaz değil. Nemli yerlerde yaşayanlar için zaten gereksiz. Oda nemi %40-65 arasıysa gerek yok. Arada bu değerlerin altına iniyorsa yine gerek yok. İklimi çok kuru bir yerde yaşıyorsanız ve yıl boyu %20lerde geziyorsa nem değeri kullanın. Kullanmanız gerekiyor ve paranız yoksa odada sürekli ıslak havlu bulundurun. Veya sıklıkla ketılda su kaynatın. Param var ihtiyacım da var diyorsanız eziyet çekmeyin.
                Nem her zaman faydalı bir şey değildir. Soğuk evde soğuğu daha keskin hale getirir. Sıcağı daha boğucu hale getirir. Genelde astım türü bir dert yoksa çok da gerekli değil. Kaloriferli evlerde ve sobalı evlerde geceleri gerekebilir onu da ısıtıcının üzerine bir tas su koyarak da halledebilirsiniz.
alacaksanız önce mağazada çalıştırtın. bazıları çok sesli oluyor. hızı ayarlanabilir olsun ve ışığını kapatma düğmesi olsun. parlak mavi ya da kırmızı ışık kullanılıyor ve bazen gece rahatsız ediyor. haznesi ne kadar büyük olursa o kadar iyi. 1 litre hane küçüktür ancak tam güçte her 2-3 saatte bir su eklemeniz gerekir. 3.5 litre biraz daha büyüktür ancak 2 gün dayanabilir. bu arada bu cihazla gerçek anlamda su buharı vermezler. camsil spreyi gibi suyu çok küçük tanecikler halinde verirler su havanın durumuna göre havada asılıyken buharlaşır. odanın nem değerini bilmeden çalıştırırsanız havada kalan ama buharlaşamayan tanecikler zamanla çöker veya duvarlara tutunur ve bildiğiniz küf yapar. zararı yoktur ama sinir eder. ezbere kullanmayın. çıkan beyaz gazı içinize çekebilirsiniz ince su tanesidir sadece. 
Oda bebek termometresi:
                Bebeğin kaldığı odanın ısı ve nem değerini ölçmek için iyidir. Odanın nemini mutlaka ölçün. Çok uzun süre %20-30 devam ederse çocuğun boğazı kuruyup öksürebilir veya saklı astım türü bir şey varsa açığa çıkabilir. Kötü bir şey olmaz ancak can sıkar. Tedbir almanız için iyidir. Çok pahalısına kaçmayın.
                Bebek kulak çöpü:
                Banyodan sonra ve burun temizleme de gerekir. Bebek için olanların pamuk sargısı daha fazladır. Abartıp kulağın içine bastıramayın diye öyle yaparlar. Emiciliği çok olsun diye değil. Bazı sivri akıllı üreticiler daha az pamuk daha küçük uç, çocuğun kulak da küçük al sana bebek kulak çöpü der uzak durun.

 budur


Bundan uzak durun.







Bebek burun temizleyici (aspiratörü):
                Burun fazla dar ve genç sümkürmeyi bilmiyor. Burnun ucundaki ufacık bir şey günlerce sinir edebilir. Basit elle çalışan puarlı bir şey işinizi bazen görür. İyi markalarda bile çok ucuz. ancak puarlılar sadece burun ucundakini alabilir. markadan bağımsız güçleri bu. daha iyi çekim için ağızla çekilenleri kullanmak lazım. ağzınıza sümük kaçmaz merak etmeyin. sürekli uç değiştirmeniz gerekir ama puarlıdan daha güçlü ve etkililer

Elektriklileri varmış denemedim ama üstteki resimdeki olayı yaşayınca keşke alsaydım dedim. para durumunuza göre bir düşünün 
                Hem kulak çöpü hem de burun aspiratörüne çok küçükten alıştırın. İlk banyosundan itibaren kulak ve burnunu işiniz olmasa da biraz elleyin kurcalayın. Baştan alışınca çok rahat edersiniz. İçlerinde maden aramayın ama o çubuğun sürtünmesine burun deliğinin az da olsa içinde dolaşmasına alışsın.



Bebek ateş ölçer:
O eller durmayacak. İlk günlerde bebek uyurken kalkıp kalkıp yaşıyor mu diye kontrol edilecek. Sık sık iyi mi diye ateş ölçülecek. Hele bir hastalık geçirdiyse o ateş ölçer çantada gezecek.
Ateş ölçeri iyi bir şey alın. Sizi yönlendirecek olan şey o. Durduk yere doktora gidip çocuğu maymuna çevirmekle gerçekten gerekli olan zamanı ayıracak çoğu zaman tek şey. İyi derece adamı vezir de eder rezil de.
3 ana tür mevcut: çubuk, alından ölçer ve kulaktan ölçer.
Çubuklar bildiğimiz klasik dil altı, koltukaltı, makat içi gibi yerlere sokup 2-3 dakika bekleyip sonucu okuduğumuz ürünler. Artık cıvalılar yasak olduğundan dijitallerde bip sesi kara tren gecikir türküsü gibi beklenir. Faydaları kolay bulunurlar ve görece ucuzlardır. Markalar arasında hassasiyet farkı pek yoktur. ancak yavaş ölçerler ve o veletler asla o kadar zaman beklemez. Bir şekilde yanlış ölçtürürler. Üstelik ölçtüğünüz yere göre 1-2 derecelik farklar çıkabileceği için bebeğe de eziyet. Birinin her canı istediğinde orama derece soksun ben de sinir olurum. Ölçtürmemde. Evde bulunsun ama asıl ölçeğiniz o değil.



Alından ölçerler hızlıdır ve bebeğe değmeden ölçüm alır. Ancak kalitesizleri çok kolay yanılırlar. Oda ısısı bile etkiler. ancak düzgün bir ürün işinizi görür. bebeğe değdirmemeye çalışın. temas halinde sensörleri bozuluyor. iyi birşey biraz da şans işidir kısmetinize bakar.

 
Alından ölçen türler.
Kulaktan ölçerler hız ve güvenilirlik açısından uygunluğu kendi bünyelerinde toplamış ürünlerdir. Ancak çeşit ve marka çok. Ben güvendiğim için paraya kıyıp braun aldım. Tavsiye ederim ama bütçenize göre bakın. Sensörü koruyan ince plastik bir kılıf olur. O kirliyse eksik ölçebilir. 36 derecenin altında ölçüm alırsanız sensör ucunu biraz silin bir daha deneyin. Hala tuhaf sonuç varsa kılıfı değiştirin. Tavsiyem bebeğin ölçümünden hemen sonra bir de kendinizi ölçün.  Elektronik aletler her zaman hata yapabilir. Veya bebeklerin ısı dağılımı dengesiz olduğundan kolaylıkla yanılabilir, şüpheye düşebilirsiniz. Örneğin bebeği severken başının sıcak olduğunu farkettiniz ve tedbir amaçlı ateş ölçtünüz. Normal çıktı. Bir de kendinizi ölçün o da normalse sorun yoktur.  Bebeklik metabolizmasıdır. Kulaktan ateş ölçerler deriyi değil içerdeki beyine giden damarın ısısını ölçer. Yani onun ölçümü normalse beyine giden kan normal derecededir bebek için sorun yoktur.

Sensör kısmını bebeğin kulağının derinine sokmanıza gerek yok. Deliğin ağzından biraz olsun girsin yeter. Sensörün başka bir yeri hissedemeyeceği kadar.

 denemek lazım :P

 sık ateşlenen bir bebeğiniz varsa ateş varlığında renk veya yazı değiştiren bant kullanabilirsiniz ama normalde pratik değil.

Banyo derecesi:
Banyo suyunu ayarlarken eller sıklıkla yanılıyor. Bunun için ucuz yollu manuel bir şey bakın. Ben hallederim kendime güveniyorum derseniz diyecek bir şey yok. Çocuğu haşlamadığınız sürece sorun yok. Oda termometresi denemeyin kolay bozuluyorlar. Suya dayanıklı olması iyi olur. Dijital çok gerekli değil. Altın terazisi değil zaten. Birkaç derecelik yanlış ölçme çok farketmez.

Gece lambası:
Bebeğe bakım yapmaz ama gece size çok lazım. Uykuyu rahatsız etmeyecek renkte, uyandığınızda göz kamaştırmayacak kadar az ama daha büyük ışığa ulaşana kadar veya mama verme gibi küçük işlere yetecek kadar ışık veren bir ürün tercih edin.
Beyaz ışık almayın hem uykuyu çok bozuyor hem de ne kadar düşük güçte olursa olsun güz kamaştırıyor. Gün ışığı veya açık sarı iyi. Parlak renk almayın. Bir defasında renk değiştiren ampullerin moda olduğu dönem bir tane bir akrabaya hediye etmiştim. Daha sonra o eve gittiğimde o ışıktan uyuyamadım. Pavyon gibi oluyordu. Çok özür diledim.
Koridorda falan kullanacaksanız tasarruflu lambalar iyi ancak aynı odada çok efektif değil. Yeterince küçükleri hala yok. Üstelik lamba eskidikçe ses çıkarıyor. Alırsanız da iyi bir marka alın. Bari tse si olsun. (CE değil, o farklı bir şey)
Son zamanlarda led ampuller çıktı. Tüketimleri 1 W düzeyinde. Yani tasarrufludan bile birkaç kat az. Isınma ve ses sorunları yok. Aydınlatmaları da yeterli. Ben kullanıyorum memnunum.
Gece lambasının asılan veya duvara sabitlenenlerini tercih edin. Fişe ihtiyaç olacak ve fişten düşebiliyorlar.

Termofor:
Genelde termoforu önermezler. Akıllı anne babalar kendilerine hazırladıkları gibi kaynar suyla doldururlarsa çocuk haşlanır ki örnekleri mevcut. Kullanacaksanız ılık su kullanın ve bebek için olan küçüklerden alın. Büyük termoforu hem çok ağır geliyor hem de o küçük vücutta karnı ısıtayım derken akciğeri de ısıtırsınız. Gerek yok.
İçindeki dereceye göre renk değiştiren türler var. Faydalı ancak pahalı size kalmış.
Elektriklileri duydum ancak bulup alamadım ve inceleyemedim. Makul görünüyorlar.
Aldığınız termoforun üzerinde bir bez veya pelüş katman/kılıf olsun. Haşlanma riskini azaltır. Su kaçağı olursa da ilk önce kılıfı ıslatır arada biraz soğur.
mikrodalgada ısıtılan jel veya ezilmiş kiraz çekirdeğinden yapılantürler mevcut. denemedim ancak mikrodalga demek hata demek. önce kontrol etmeden sakın bebeğe uygulamayın

Tartı-boy ölçme:
Boy ölçme için para vermeyin. Mezura kullanın. Bazen ilaç firmaları doktorlara kartondan bırakır ve genelde zürafa şeklinde olurlar ondan bulursanız kullanın. Zaten yerinde durmayacak ve doğru ölçtürmeyecek. Metal şerit metre kullanmayın yeter. Çok fena keser hem sizi hem çocuğu.
Tartı için bebeklere özel tartılar var. Geneli de güzel ve doğru ölçer ama bence para vermeyin. Çok kısa süre kullanacaksınız. Normal büyük insan tartısı alın. Hayır hayır çocuğu onun üzerinde ayakta tutmayacaksınız. Önce siz çıkın ve tartım alın. Sonra kucakta çocukla çıkın ve tartım alın. Aradaki fark çocuğun ağırlığıdır. Velet kımıldamamışsa çok yakın sonuçlar elde dersiniz ki fark zaten tartının kendinden ve bulunduğu yerden ileri gelir. Aynı tartı farklı odada farklı tartar. Büyük tartısını uzun zaman kullanabilirsiniz. Yeter ki adam gibi bir şey alın. Pilsiz güneş enerjili almayın. Pili uzun dayanıyor merak etmeyin. Bebeğin özel gelişim sorunu yoksa, bebek tartısı çok lazım değil. Para ve yerim bol heveslendim diyene sözümüz yok.

böylesini bul derdin tartı kalsın